23 Eylül 2019 Pazartesi

Derin bir şiir ve bir başka dosttan da güzel bir görsel.


''Rüveyda'yı bulduğun yerde kendimi yitiririm.
Adı Rüveyda sanı huri
O tig-i müstakimi
Usul usul sis inen kör kuyularda bırak.
Her gün buğuya yazılmış bir mektup bırak.
O bir sanrı değilse adını kendi söylesin.
Değilse,
Suskunluğu gökkubben olsun!
O bir sanrı değilse adını kendi söylesin
Yeryüzü sarayını sensiz viran bilsin!

Çıksın karşına ; aşkın Süleyman mülkü olduğunu söylesin.
Ki; suların diplerini saran umutsuzluğunda
Belkıs'ın narin ayakları değmesin kızgın sulara.
Rüveyda'nın çiçekleri intihar etmesin billûr camekânda
Su gibi akmıyor zaman
Lâmekânda
Oysa yaşamak
O'na cömertçe sunduğun menbâ idi.
Şimdilerde
Uzak bir iklimde
Mavi kırlangıçların kanatlarındaki acı
Rüveyda'nın tırnak izidir.
Eylül çöktüğünde mevsimlerin üstüne
Yüze vuran Rüveyda'nın balıkçıl gözleridir.''

ES