29 Şubat 2020 Cumartesi

parklar


Parklar eski neş'eli günlerini arıyordu.
Güneş bile,utana sıkıla gelip-gidiyordu...





27 Şubat 2020 Perşembe

Regaib Kandili 1441/2020

Bu gece bir yanıyla Regaib Kandili. Alemlerin Övüncü, Sevgili Efendimiz, Peygamberimiz aleyhisselatü vesselam Hazretlerinin pak ruhlarının, anneleri tarafından bedenlerinde fark edildiği kutlu zaman. (*)

Reğaib; istemek, arzulamak, iştiyak duymak, o şey için çaba sarf etmek anlamlarına gelir.
Bir yanıyla da dünyaya bakan nefslerimize bir ihtar, Allah'a (cc) davettir. Allah'a götüren sahih şeyleri iste, yalnız Allah yoluna Allah için rağbet et. Kalıcı ve sonsuz olanı arzula. İştiyakın, aşkın Allah'a ve Peygamberine ve dahi onlara sadık olanlara olsun.

Kandiller, mevsimler ya da gittiğimiz yol üzerindeki işaret taşları, levhalar gibidir ve esasen Allah'ın biz günahkâr kulları için engin merhametine, rahmetine, sevgisine çağıran eşsiz fırsatlardır.

Mevlid Kandili, Regaip tabelası, Mi'raç, ardından Berat, derken Kadir gecesi... 5 kandil, 5 vakit namaza denk...5 mevsim gibi...Tamam tamam bilinen 4 mevsim var da, bir de her insana özel ve sessizce uğrayan 5. mevsim var. Görür de idrak ederse ne ala...
Kadir gecesini de Ramazan-ı şerifte bulursa ne ala...
Kandilleri, yoldaki işaretleri görürse, kıymetince baş göz ederse ne ala...

Trafik lambaları/kuralları gibi...
Uyarsa ne ala!
Hani otobanda yazar ya:''Köprüden önceki son çıkış!''
Bu öyle bir sırat köprüsü ki, onu daha bu dünyada yürüdüğünü fark etmez insan!

Allah Teala, bu mübarek kandillerle dağınıklığımıza ihtar ederek, bizleri toplamak diler. ''Bu gidiş nereye?'' buyurarak, Zatını hatırlatır. Küsmüşsen adeta ''Kulum gel de barışalım!'' der. Allah son nefesimize kadar bize küsmez. Sürekli zaman ve fırsatlar vererek af kapısını hep açık tutar.
5 Kandil günümüze yayılmış 5 vakit namaz daveti gibi... Nasipliler icabet eder. İdrakine varamamışların varması umut edilir...

Kandillerin önem sırası da İslam bilginlerince tartışma konusu olmuştur. Bir kısmı Kur'anın nazil olduğu Kadir gecesi diye içtihat etmişler. Az bir kısmı Berat gecesi, rızıklar, ecel, bir yıllık kader programı demişler. Bir kısmı da ille de  Mevlid-i Nebevi, Hz.Peygamber (sav)'in doğumu,dünyamıza teşrif ettiği zaman demişler ve eklemişler; Levlake levlak...O geleceği için her şey yaratıldığına göre ve Kur'an da O'nun (sav) şahsı manevisinde bizlere nazil olduğuna göre, neyin tartışmasındasınız?  Elbette Mevlid kandili önce olmak gerekir, sonra Kadir gecesi...

Bu çok önemli gün ve gecelerde oruç, dua, akraba komşu ziyareti, sadaka...insanların gönlünü hoş etmek. Kandil diye samimi sevinç duyup şükretmek olması ve yapılması gerekenlerden.

İnsan nasıl sevinmez, O doğmuş! 
İnsan nasıl şükretmez O'na ümmet olmuş!
MM

________________________

(*) Bediüzzaman Hazretleri, Regaip gecesinin Sevgili Peygamberimiz (sav)'in terakki hayatının başlangıcı olduğunu; Mi’raç ile bu  terakkilerinin zirve noktası olduğunu bildirmektedir.
Regaibin kudsiyetini izah ederken de, Efendimizin (sav) bir derece bir cihette âlem-i şehadete (annesine intikaline yani dünyaya) bu gece teşrif ettiklerini haber vermektedir.
(Sikke-i Tasdik-i Gaybi, sh:206-207)



26 Şubat 2020 Çarşamba

1441-2020


1441-2020
Bir dört bir dört-sıfır iki sıfır iki...

Tersinden de ilginç okunuyor rakamlar...

Cifir, ebced ilimlerinde derin alim olanlar bunlardan kim bilir ne manalar çıkartılardı!

Bize görünense; endişe, korku, savaş, depremler, salgın hastalıklar, çekirge istilaları, taşkınlar, taşkınlıklar,katliamlar,anarşi, toplumsal buhran ve savruluş gibi duygular...

Yan yana topladım: 1441=10 mu yoksa sıfırı atınca 1'mi ?
1 yıl sonra mı, 10 yıl sonra mı beklenen büyük alametler..?

En iyisi rakamların çözemeyeceğimiz şifrelerinden uzaklaşıp:
''..herkes yarın için, ne hazırladığına bir baksın!''  (Haşr:18)'ayetinin mesajına yoğunlaşmak.

Zor zamanda yaşıyoruz vesselam.




25 Şubat 2020 Salı

Çirkin de güzeldir!


Herkese bir suret giydirmiş Rabbim. 
Çirkini yaratmasa güzeli nasıl bilirdik. 
Öyleyse (her) çirkin de (var bir) güzel... 


24 Şubat 2020 Pazartesi

Bir yılın anatomisi ve üç aylar


Daha önce yazdım mı bilmiyorum. 
Ömrümde yıl şöylece başlayıp bitiyor:
Miladi yeni yıl. (Hicri olanının tarihini arama motoruna bakmadan söyleyenimiz pek çıkmaz)
Sonra hemen mübarek üç aylar gelir. (Ki yarın inşallah Receb-i şerif bir. Bu arada Recep İvedik, İ.... Şaban isminden başka isim bulmayanlara yazıklar olsun!)
Sonra Şaban-ı şerif ve hemen ardından 
Ramazan-ı şerif...
Gelsin orucunu tutanlara Ramazan bayramı, tutmayanlara şeker...
Araya okul tatili ve deniz mevsimi derken;
İşte hacca gidenlerin dönüşünü beklerken Kurban bayramı.
Ardından açılan okullar ve ilkbahar gibi sevdiğim sonbahar...
Soğuk havalar, sessiz sokaklar...
Bugün ölmeye gör, yarın ikindiye üzerinde kara topraklar...





ödünç


Emanet alınmış ödünç bir şey gibiydik birbirimizde.
Vakti gelince veda edeceğimizi biliyorduk ikimiz de... 


23 Şubat 2020 Pazar

Sizden gelenler/23 Şubat 2020


''İçimde Biri Var,
Kirpiklerimin Ardına Sakladığım...
Saçlarının Kokusunu,
Avuçlarının Sıcaklığını Hayal Ettiğim...

İçimde Biri Var,
Düşlerime Ev Sahipliği Yapan,
Üşüyen Ruhumu Nefesiyle Isıtan,
Dudaklarıma Mühür,
Bedenime Ateş,
Yüreğimin Ülkesine Başkent Olan...

İçimde Biri Var,
Üşümüş Dünlerimi Unutturup,
Yarınlarıma Güneş Gibi Doğan,
Tenimi
Düşlerimi Isıtan...

İçimde Biri Var,
Bedeni Bedenimde,
Yüreği Yüreğimde,
Ruhu Ruhumda Demlenen...
Bazen Virgül Olur Hayatıma,
Bazen Durak Olur Satırlarıma Umarsızca...

İçimde Biri Var,
Yüreğimi Çalan,
Beni Benden Alan,
Beni Bana Unutturan,
Aklımı Karıştıran,
Buram Buram Sevda Kokan...
Kalbimin Atışlarına Ses Olan...

İster Avuçlarına Alsın,
Sen Benimsin Desin,
İster Yokluğuyla Karanlığa Mahküm Eylesin...
Sesimi Duymasa da,
Onu Ezberlemiş Yüreğim,
Ondan Başkasına Hece Olmaz Nefesim...
Onun Yüreğinden,
Ruhundan,
Teninden,
Bedeninden Başkası Bana Haramdır...
Çünkü Bu Yürek Onun Yüreğine Müebbettir...''

* * *

''Senden Sonra:
Senden Uzakta,
Senden Habersiz Seni Yazıp,
Seni Ezberledim,
Seni Büyüttüm İçimde...
Hiç Sebebim Olmadı Başkasını Sevmeye,
Yüreğim Dolmadı Sevgiyle...
Çok Duygular Biriktirdim,
Şiirlerce Ağladım,
Özlemlerce Yürüdüm...
Uykuya Alışamadı Gözlerim,
Aşksız Geçen Gecelere İnat,
Gözlerine Şiirler Okudum...
İklimlerce Seni Ararken,
Karanlıklarda Hep Kendimi Kaybettim,
Ama Yine de Sensiz Yaşamayı,
Sensiz Solumayı,
Sensiz Uyumayı Öğretemedim Kendime ...
Sana Susuzluğumu Dindiremedim...
Sanki Sensizliğe Bir Ömür Müebbet Yemiş,
Ölüme Mahkum Tutukluyum...

Anlayacağın;
Senden Sonra,
Yarım Kalmış Mutluluklarım,
Umutsuzluklarım Diz Boyu...''

* * *

''364 muhteşemdi. (İsmi değişmiş.)
Adeta kelimelerle dans ediş. Sesinizden de dinlesek mi?
Saygılar.''

* * *

''Bir gün ben de size yazacağım!
Bunu bir Merhaba sayın.''






Kokuna meftun


Dokunduğum,
Soluduğum,
Acıktığım,
Sığındığım,
Her şeyde
Senin kokun var...

22 Şubat 2020 Cumartesi

Volta!


Her gece bir hayalden, diğerine volta atmayı, bana sen öğrettin!
Umutsuz hasretlere sarılıp sarılıp sızmayı da..!



21 Şubat 2020 Cuma

Sanmam ki


Sanmam ki, yüzünde akşam olsun, gün batsın.
Sanmam ki, senin olduğun yerde renkler solsun...

20 Şubat 2020 Perşembe

trenler


Çocukken sevmezdim trenleri.
Sanki sevdiklerimi onlar çalıp uzaklara götürürlerdi...



Rüveyda’ya Mektuplar Nasıl Başladı?

Aşağıya Rüveyda’ya Mektuplar kitabının ön sözünü ayniyle alıyorum. Böylelikle gelen ve gelmeye devam eden bir çok soruya toptan cevap niteliğinde olacağını umuyorum. 


''Ön Söz

Rüveyda’ya Mektuplar Nasıl Başladı?

İçinde, ruhunda, kalbinde, benliğinde, genlerinde merhamet taşımayan birisinin sevgisine de aşkına da insaniyetine de insanlığına da inanamam! Sanırım aksini de kimse düşünmez.
Merhamet; insan oluşumuzdur, mayamızdır, vicdanımız gibi… Bir annenin evladına duyduğu sevginin özünde de o merhamet vardır.

Elimdeki Franz Kafka’nın, Milena’ya Mektuplar kitabının 16 ve 17.sayfasında yer alan bazı pasajları aynen aktarıyorum:
Bir adım ötesinde sırtüstü düşmüş bir böcek doğrulmak için çabalıyordu. Ona yardım etmek isterdim, bu çok kolaydı. Ayağımın ucuyla dokunsam kurtulabilirdi. Ama elimde mektubunuz vardı, ayağa kalkamazdım; böcek umurumda değildi, onu görmüyordum bile.
Etrafımla yeniden ilgilenmem, bir kertenkele yüzünden oldu. Böceğin üstünden geçmesi gerekiyordu, böceğin çırpınması durmuştu, ölüme yaklaşmıştı. Bu bir kaza değil, tersine, bir ölüm savaşıydı; doğal hayvan ölümlerinin az rastlanır acı oyunlarından birini görmüştüm. Ancak kertenkele, böceğin üstünden geçerken, onu sırtüstü yatmaktan kurtardı. Böcek iki üç saniye ölü gibi durdu, sonra birden sanki hiçbir şey olmamışcasına duvarı tırmanmaya
başladı. Bu küçük olay, bana güven vermiş olacak ki kalktım biraz süt içtim ve size yazdım.

Kafka’nın bu cümleleriyle, ister istemez merhamet ve aşk ilişkisi hakkındaki düşüncelerim tekrar tazelendi. Bu satırlardan sonra kitabı okumaktaki iştiyakım ise son derece azaldı. Üstüne bir de Milena Jesenska’nın evli biri olduğu, yani evli bir kadın ile karşılıklı yazılan yasak aşk mektupları olduğu da eklenince…
Kafka, hayatında bilinen 4 kadına mektup yazmış. Ah, erkekler mi demeliyim... Yoksa aşkı ihtiraslarına kalkan yapan insanlar mı?

Yüreğinde merhamet yoksa bu nice okuyup yazmaktır, bu nasıl yaşamaktır? Bu nasıl aşk, bu nasıl sevmektir.
Merhamet-sevgi ilişkisi üzerine yazmaya zaten hacet yok. İnsan olmanın gereğidir merhamet. Bugün bir adım ötede, sırtüstü kalmış, çaresiz çırpınan böceğe merhamet etmeyen; yarın yatağındaki kadın hastalandığında da sırtını dönmeyeceğinin garantisi yok. Küçüğümüze merhamet etmeyen… Küçük bu kez adına böcek dediğimiz can oluyor.

Kimse o başka bu başka demesin lütfen! Can, candır. Böcekte de, insanda da... Hele çaresiz, sırt üstü kurtulmak için çırpınan, göz göre göre ölüme gönderilen bir böcek, âşık bir adamın (!) gözleri önündeyse...

Yukarıdaki satırlara gelince, bu kitap bana ne verebilir diye düşünmeden edemedim. Mutlaka her olumlu ya da olumsuz şey bize bir şey öğretir. Zaman kaybı yapmadan, zamanımın en değerli kısmını harcamadan, şehirlerarası bir otobüs yolculuğuna erteledim kitabın kalan kısmını.

Neyse ki Kafka’nın gözü önünde, onu utandırması gereken hadiseye kertenkele sebebi ile böceğin de Rabbi imzasını atar ve bir böceğe, diğer böceği sebep yaparak sebepler âleminde, merhametsiz ve sadistçe olaya ayak koymayan Kafka’ya ilahi mesaj verilir ama o, bu olayı, kendisine güven(!) sebebi sayar. Ne derin adam!

Ne yapsam, ben de bir kadına, içimde yaşattığım, hasretini çektiğim, ömrüme gelmesini beklediğim bir kadına; bu kitaba öykünerek mektuplar mı yazsam, yazabilir miyim? İnsan, yüzünü görmediği bir kadına nasıl mektup yazabilir? Fiziksel olarak görmesem dahi ruhunu çok net görüyorum, en azından bu başlamamı kolaylaştırabilir belki. Ruhu ruhum, kalbi kalbim gibi… O benim; ben ise o…

Peki, o kadının adı ne olacak? Hayatımda hiç olmamış bir isim bulmalı.

Çok uzun düşünmeden Rüveyda isminde karar kılıyorum. Bendeniz de Rüveyda’ya mektuplar yazacağım.

Hoş, ince, nazik, biraz demekmiş Rüveyda’nın anlamı. Tamam, işte hayalimde hoş, nazik, naif, zarif, asil, ince bir kadın resmedip ona mektuplar yazmayı deneyeceğim.

Uzun olmayan, sıkmayan mektuplar... Edebiyat gayesi gütmeden; doğal, içimin hasretini dökebileceğim mektuplar diyerek bloğumda 40 kadar mektup yazdım. İlgi o kadar yoğun ve güzel oldu ki bitirdiğim hâlde yazmaya devam ettim ve şu an 49 mektup oldu. Okuyanlar bu defa Kitap olarak görmek isteriz. deyince, tüm mektupları yeniden içlerini biraz daha açarak elden geçirme ihtiyacı doğdu. İstedim ki daha önce mektupları okuyanlar, yeni şeyler de bulabilsin.
-elimden geldiğince tabi- 2 mektup daha ekleyerek 51. mektupla final yaptım.

Mektuplardan sonra 4 adet İzdüşümü karşılayacak sizleri. Onlar da Rüveyda’ya Mektuplar’a öykünerek yazıldığı için kitaba almamın şart olduğu mektuplardı. Rüveyda’ya Mektuplar’ı birlikte yazdık desem yanlış olmaz, bu yüzden bu kitapta da hep birlikteyiz.

Bir küçük açıklama ile bitireyim, biliyorum uzun oldu:
Denemelerden oluşan bu seride söz gelimi: Bahçesi olan müstakil bir evden, bahçe kapısındaki posta kutusundan, evinin köpeğinden bahsediyor Murat...
Gerçek hayatta bunlara sahip değil, hemen herkes gibi apartman sakini biri...
Gerçek hayatta Murat, bir kadın için acı çekmez, inlemez, hele asla yalvarmaz! Ama burada kurgu gereği bunları da yaptığına şahit oluyoruz.

Rüveyda’ya Mektuplar’ı mümkünse her güne bir mektup olarak okumanızı öneririm. Bu tarz nesir ve şiir kitaplarını diğer türlerden ayrı tutmak, duygu sancısı içinde doğmuş kelimelerden usanmamak ve keyif almak adına, başka bir kitap okurken arada mola kabilinden okunmasını tavsiye etmeme izin verin.

Ömrümün Rüveyda’sını kaçırmak üzere olduğum demlerde tren gardan kalkmak, düdüğünü çalmak üzereyken yazılan mektupları umarım yazanın hissiyatı ile okur ve bu adamı ve aşkı incitmeyen yorumlar yaparsınız.
Sevgiyle…''




19 Şubat 2020 Çarşamba

sen an yeter ki


senin için,
yedeğimde
pusuya yatmış,
iki damla gözyaşım
her daim tetikte bekleşir.
sen an yeter ki
ok yaydan akıverir!

bir lâhza


Görebilecek miyim seni?
Bu dünyada,
Bir lâhza...
Acılarımızdan arınmış olarak,
"Sen gerçektin,
Biliyordum!" diyecek kadar.
Bir lâhza...
Kalbimin sızısı, sancısıydın.
Bir rivayet gibi,
Bir masalın nuru gibi
dilimdeydin,
Bunca zaman...
İşte şimdi karşımdasın!
Ve bu hayâl değil, rüya da...
Diyebilecek miyiz sahi?

1020






18 Şubat 2020 Salı

senden sonra




senden sonra
bana
içinde kaybolacağım
şaşkınlar gibi korkacağım
bir şehri ne diye bıraktın ki
artık kentpark'a da gitmiyor ayaklarım
epeydir...
bunca zaman gittim de ne oldu
sana rastlamak umuduyla?
gelmedin ve biliyordum
gelmeyecektin!
senden sonra
bana
içinde sessiz hıçkırıklarla
ağlayacağım
bir şehri ne diye bıraktın ki
elimden tutanım yok!
annem de çok yaşlı
seni, sensizliği ona anlatamam
anlatamam,anlatırsam
o da benimle birlikte
yokluğuna ağlar...


Gözyaşı duası


Şimdilerde bize lâzım olan yağmur duası değil; gözyaşı duası, kuruyan pınarlarımız, çoraklaşan yüreklerimiz için!
Allah için,Peygamber için, kendimiz ve insanlığın akibeti için ağlamayı unuttuk. Kasvetli bulutlar sardı, katılaşmış kalplerimizi.

Gemilerimiz karaya oturdu!

  • Yeniden yol alabilmek için, bolca gözyaşı gerek... Bolca samimi ve ısrarlı dualar gerek.



Islanmamış avuçların amini kurak olur.



17 Şubat 2020 Pazartesi

İçimde biri var!



İçimde biri var!
Saçlarına dokunamadığım,
Ömrümü adadığım,
Yüzümü nefesinin yakamadığı...

İçimde biri var!
Evimin odalarında gezinen,
Eli elime hiç değmeden,
Varlığı ruhuma işleyen...

İçimde bir var!
Grilerimi gökkuşağında eriten,
Yaralarımı öpüşleriyle iyileştiren,
Azımı çok eyleyen...

İçimde biri var!
Ruh tuvalimi süsleyen,
Bana uzakları sevdiren,
Irmaklarımı sürekli besleyen...

İçimde biri var!
Yok öyle hep uzaktan sevişler!
Bir görünüp bir veda edişler!
İçimdeki biri, sana söylüyorum:
Gel artık, bir de böyle tanışalım..!




1018






16 Şubat 2020 Pazar

günler mahcuptu!


Seni bana getirmeyen
her mahcup günü,
ırmaklarımla yıkıyordum...





Sizden gelenler / 16 Şubat, Pazar

''Sen Bu Dünyadan Benden Önce,
Bilinmeyene Usulca Gidersen,
Bir Ayrılık Acısı,
Yürek Yangını Girer Gönlüme...
İşte O An Ben Yanarım..!
Dünyamın Üstüne Kapkara Bulutlar Çöker,
Soluksuz,
Nefessiz Kalırım...
Susuz Topraklar Gibi Çatlar Kalbim.
Hüzün Çiçekleri Filiz Verir Ruhumun Her Zerresinde...
Huzurun Gölgesi Bir Daha Uğramaz Benliğime...
Hasret Dolu Şiirler Yazıp,
Yürek Gözüyle Yanar,
Mısralarca Ağlarım...
Bütün Hislerim Satır Aralarına Saçılır,
Darmadağın Olurum...
Sonrası mı?
Sonrası Koskoca Bir Yıkım,
Sonrası mı?
Kapkara Bir Hicran...
Yalvarırım Benden Önce,
Ölme Sakın...!''

***

''Sen bir şiiri yorumlarken,
Yer gök çöküverir!''
...

''Mezarın dibidir gökyüzü kimimiz için çoğu kez...
Aşkı, zaafı , ölümü,hayatı... sömüren bir başka adam yok sen gibi!
Sütunsuz,taşsız,yazısız,topraksız ölümün mağlubuyum ben de.
İvecen bir bulut gibi.
Ömür denilen teneşir tahtasında olmak , kahpe dillerde özgürlük ve aşk sancısı olmaktan , çorak iklim sahibi ellerde bir avuç kar olmaktan yeğdir.
Aşkında sen,
Sana en içten en saf en güzel seslenişler için yaşamak arzusundasın.
Gençliğini kovalamaktasın burnunda tüten.
İlk buluşmanın ilk yakınlaşmanın sarhoşluğundasın.
Derinliğindeyim hatırlatmaların,
Böyle böyle
Geçen zaman eş ve çocuklarının lehine
Senin aleyhine!
Vefasızlığından ben sorulmayacağım.
Arzum yok!
Yaşantından,
Ölümünden,
Sevincinden,
Kederinden yana..
Gürültünden çiçekleri dağılmış mezarüstümün ey bereketsiz rüzgârı !
Sensiz de
Renklenebilen sevinebilen gülebilen vakitlerde
Gökkuşağına sensiz binerim yıldızların ışığından kamaşır gözlerim.
Safâ-yı hâletimdeyim
Ayaklarım yerden kesilsin diye
Arzum yok senden.
Yüzünü görmedim yıllarca
Ki bî-hûş olmam görsem de.
Sesini mülâyim bulan ehl-i derd içinde
Nice  Hürrem var,  nice hemdem var
Câm-ı bâde sunduğun.
Bende gam yok
Sevmeden el-ele vermeden gittiğin için.
Böcek sesinden irkilen bir dirinin kabir azabı gibisin.
Karanlıksın!
Hangi yanın beni çeker aydınlığa bunca ışıktan sonra
Günahın satırlar uzunluğunca, şikayet yeter!

Bereketi tükenmiş bu aşk
Birden çöküverir üzerine ağırlığınca
Yedi kat göklerde dolaşırken
Zamana , mekana ...Sana...''
...

***

 ''Merhaba! Meze''yi de seslendirseniz. Selam ve dua ile.''

***

''Zinhar kötü kalem değilim.
Belâ hiç değilim.
Mızrağın çuvala girmesin diye
Ruhum ve bedenim diri gergin karşında.
Kendinin gizemli olduğunu mu sanıyorsun?
Benim avuçlarımda bir tutam  külsün
Karlı bir mevsimde
Avcundaki bir tutam kardan daha soğuk ellerin.
Seven , yazan ve  yaşayan bir l/ahitten
Belâyı uyandıran ikimizdik.
Çağırdığı belâyı karşılayakadar cesur olmayan da!
Alnıma değil  hizasına yazılan bir belâ gibisin.
Ben sorduğun tüm sorularda
Verdiğin tüm cevaplarda gizliyim.
Akrep ve yelkovanın boşa döndüğü zamanlarda gizliyim.
Çabam
Bulma belânı diye ,
Yitirdiklerinde arama diye!''





15 Şubat 2020 Cumartesi

meze! /sesimden



sanki bir romanın sayfaları arasından
bana tebessüm ediyor gibiydi...
ya da ben ona...
sakallarıma kır çiçekleri eken kadındı.
ya da ben onun saçlarına...

kelimelerin intihar vaktiydi!
bana benzediğini anladı,
ağladı...
''bekle beni,
gülüşlerimizin donduğu yerde'' dedim,
duymak istemedi,
gitti...

gayrı şiir şiir dibe vurmak zamanıdır,
meze niyetine çek bir hicaz peşrev usta!

https://www.youtube.com/watch?v=Bo5nDRmnT94


14 Şubat 2020 Cuma

364


ü ç y ü z a l t m ı ş b e ş!
üç yüz altmış beş gün içinden,
bir güncük seçmişler!
sevgililerini anmak,
sevgililerine hediye almak için...!
tam üç yüz altmış beş günden,
bir güncük...
sağlık haftası,
bilmem ne günü,
bilmeme günü...anlarım!
sevgili günü...
vah vah!
yazık!
sevgili!
sana olan aşk,
sana sunulacak hediyeler,
öyle bir günle sınırlanabilir mi?
hem o güne,
hem sevgiliye
hem de üç yüz altmış dört güne,
ayıp olmaz mı?
ve bir de ''kutlama'' etiketi ile!
evet ''kutlama''yın bence de..!
ben, sevgilime bir gün iki damla
inci tanesi hediye ederim
göz pınarlarımdan...
o uyur haberi bile olmaz...
bir gün yanağını okşarım,
bir gün yastığını koklarım,
bir gün resmi ile sohbet ederim,
bir gün duvarlarımda renk olur,
bir gün sultanım,
bir gün saltanat tahtım,
hep gün kalbim,
bir gün sesimdeki renk,
bir gün kokladığım bir çiçek,
hep gün içime çektiğim nefesim...
ben seni her gün,
her günde hep gün,
hep günde hep an,
anmıyorsam.
her nakışta seni g/örmüyorsam,
mesafeleri öldürmüyorsam,
an be an içimde büyütmüyorsam,
üç yüz altmış beş gün içinden,
bir güne sığınırdım..!
ben seni,
bizin içinde,
sessiz bir hikâyede,
sır bir masalda,
üç yüz altmış beş gün değil,
nem varsa,
bir ömre sevgili bildim de sevdim.



sadaka!


Yüreğime bir sevinç bırak.
Sadakan olsun!


13 Şubat 2020 Perşembe

biz hep...


ve bir gün 
ne sen bana 
ne ben sana geleceğiz...
biz hep böyle, 
uzakları gönlümüzde 
yakın eyleyip eyleyip
seveceğiz...


Allah cümlemizi korusun

“Yazar değilim ben.
Bir şeyler yazmakla yazar olunamayacağını iyi biliyorum.
Heybemde öyle süslü kelimelerim yok… '' dese de; çok iyi bir yazar ve kitapta fiyakalı bir derinlikle ama bizden kelimelerle, duru sade bir anlatımıyla Bekir Develi'yi artık daha çok seviyorum. Ve tavsiyem ''yazar değilim ben'' kısmını gelecek baskılardan kaldırması. İnsanlar bu mütevazı duruşu gerçek gibi algılayabiliyorlar ve size bakışlarının önemi azalıyor!


Kitap okurken elimde kalem olur çoğunlukla, altını çizmekle kalmam, bazen yazara itiraz eden, bazen de destekleyici bir ilave yazarım.
Üstte gördüğünüzü kitap bitince yazmışım. ''Sarhoştum hatırlamıyorum!''


Her konu ayrı güzel lezzetli işlenmiş. Bu aralar birisine kitap hediye etmek istesem bu 144 sayfa içinde ummanların sırrına işaret eden kitabı hediye ederdim. Alınız, okuyunuz, okutunuz. Bu kitabı alıncaya kadar yazarı, ramazan programlarından bilirdim ve yakınlarda açtığı youtube kanalında her çarşamba yapmaya başladığı sohbet programlarıyla takibe aldım. Kitabı bitireli 2-3 gün oldu. Keşke bittiği anda bu satırları yazsaydım, daha çok şeyler yazardım.


Bunu da kitabın son sayfasına yazmışım. Yine ''sarhoştum hatırlamıyorum!'' Adamın kitabını ne hale getirmişim. Gün olur da bir imza gününde  denk gelirsek, es-kaza görürse ben morcivert olurum.

Kitap okuyanı latif iklimlere götürüyor, kaybettiklerimizin hüznünü, hasretlerimizi çoğaltarak bizlere hatırlatıyor. Naif anlatımları düşündürürken, ''bu adam güzel adam be!'' dedirttiriyor. Allah güzel insanlarla karşılaştırsın onu ve cümlemizi. Amin.







12 Şubat 2020 Çarşamba

11 Şubat 2020 Salı

1019



Bir yâr için âh etmeye gelenler!

Yenişehirli Avnî bir kıtasında şöyle diyor:
“Sanmam taleb-i devlet-ü câh etmeye geldik
Biz âleme bir yâr için âh etmeye geldik” 


Kavuşmak bahs-i diğer; o ah edilecek yâr da herkese nasip olmuyor!
Ah etmeli insan ömründe, bir kerecik!
Bir sevda için, yâr için.
Sessiz ve derinden ağlamalı, gri bir hüzün koca ömre yayılmalı.
Kavuşmak bahs-i diğer, o yalnız bedenlerin işlevi değil.
Öyle ruhlar var ki, sürekli irtibat, hissedişler içinde eriyip kaynaşıyorlar...





10 Şubat 2020 Pazartesi

ayaz



Kış ayazında sokak ortasında kalmış bir kedi gibi ruhum.
Hangi kapı açılıp,içeri alsalar,itiraz edemeyecek kadar yorgunum.

https://www.youtube.com/watch?v=8x2mPbL6elQ&feature=youtu.be

Sakın!


Gözümü yumup,
bu dünyadan gittiğimde,
sakın ah-vah etme!
Bu yeni bir şey olmayacak!

9 Şubat 2020 Pazar

Sizden gelenler / 9 şubat 2020


''Sen hep sevilmişsin /  bense hep sevilmeye hasret..

Çabuk sever hemen kanarız insanlara Tez canlı sabırsız ani öfkelenen çabuk aff'eden Şefkâtli merhamet  duygusu bahşedilen yürek sadâkat dolu gönlümüz mevcut vb. bir çok benzerlik fikri uyum anlaşılma isteği..

Farklılıklari saymıyorum sınıfta kalırsın!''

***

''Kıyamam.. 😔
Kim mi  sever şairi?
Gelecek adına  huzurdan başka bir vaat istemeksizin, geçmişin  sende  açtığı yaraları  sarmayı,  hüznünü  gidermeyi  kendine  bir  görev  bilendir seni seven..
..........
ve  "kim sever zaaflarına etiket günahlarından?" öyle mi?
Bütün  günahlarını  bile bile  seni o  günahlardan temizleyip, bağrına  basıp birlikte cennete  gitmeyi arzulayandır seni seven...  yüzüne  baktığında nur gördüğünü söyleyendir. Cennet yolum diyen
bildin mi  kimdi  o?
Kaç kişi söyledi bunları sana ey şair?''

***

 ''Erguvan renk ile  bahara coşan
İstanbul'dan dallarımın yollarımın,
ellerimin, yüreğimin üzerine  konan kristallerin sahibinden,
Kuddûs olanın güzelliğinden,
Şu köşeye bir Selâm bırakayım.''

***

''Bereketsiz ve gaip bir sevdanın , bereketli ve şahit , serin- ferah bir mevsime değil bereketsiz ve gaip bir mevsime
hayranlığında....

-  Onmaz kara sevdaları
   Ak karlar söndürecektir.
  Sıcak yaralara pansuman gibi kar kokusu.- ''

***

''O şiire kim bilir ne mailler aldınız. Hadi atlamadan hepsini paylaşın.''



''hep şiirlerinden severler şair adamı!''

Pek çok yorum geldi evet. Bir kaçı yukarıda. Yazmadığı halde, iç sesiyle seslenen de oldu. Duydum!

Duydum ben aşka hasret nefesini,
Biliyorum, sen de özledin...
Ve benim gibi,
Hep özleyeceksin...



8 Şubat 2020 Cumartesi

Ölü!


Bir zaman sonra anlıyorlardı o güzel kadınlar; ölü bir adamla boşu boşuna muhatap olduklarını!

kar/yâr kokusu gibi...


Uzunca zaman sonra, 
önce kokusu vurdu sevdiğimin ruhuma, 
sonra kendisi kondu avuçlarıma...


6 Şubat 2020 Perşembe

hep şiirlerinden severler şair adamı!


hep şiirlerinden severler şair adamı!
kimse bilmez dipsiz bir yalnızlıkta,
avazlar içinde kaybolmuş ruhunun sancılarını...
kim sever hüznünden,
zaaflarından,
acılarından,
katmerleşmiş yalnızlığından..?

hep şiirlerinden severler şair adamı!
sanırlar ki her an romantik bir beyaz atlı!
kim sever öfkelerinden!
kim okşar çocuk ruhundan,
kim tutar üşüyen ellerinden?
kim  sever,
her şeyiyle,
gözünde zerre küçültmeden..?

hep şiirlerinden severler şair adamı!
çok zaman kime yazdığıdır ilgi alanları...
yazan kadar yazılandır merakları!
oysa bir şair,
birinde binler,
birinde inler...
binlerde birler...
kim sever,
bir gönülde kalmamaya ant içmiş,
küstürülmüş bir şairi kim?

hep şiirlerinden severler şair adamı!
ruhundan damıtıp akıttıkları,
mürekkebi kan rengi yazdıkları...
kelime kelime doğradığı kalbi,
söyleyemedikleri ile,
tercümandır güzel yüreklere...

hep şiirlerinden severler şair adamı!
rukh gibidir bir şair,
hüznün tonlarından melodiler çalar
kalbi diri olanlara...
şair diyorum,
kafiye.vezin, hece için samimiyeti
kaybeden şaklabanlardan söz etmiyorum!
kalbi dilinde olanlardan söz ediyorum...

hep şiirlerinden severler şair adamı!
kim sever zaaflarına etiket günahlarından?
olmazlara kanat çırpınışlarından...
bir mavera hayaliyle can çekişen,
masum gözyaşlarından...
kim sever kim,
çıkarsız, beklentisiz, sebepsiz, nedensiz
kelimeler arası bir saltanatın tahtında
ha düştü düşecek bir şairi kim..?




Öyle gülmeyecektin!


Öyle bir gülüşü vardı ki,
haberi yoktu;
Ona vebal,
bana intihardı yokluğu...

Sen!
Öyle gülmeyecektin!
Ruhuma hayat akıtıp,
Sonra o hayatı alıp,
Çekilmeyecektin..!




5 Şubat 2020 Çarşamba

Gözlerinin şehrindeyim



''Dı ba jari Çewi deteme
Li Serkada bite digerim
Nexaşi ber dileteme
Zanim Tu Naye vi Bajariyi Yare
Digerim Diğazım
Dirişminke destiğa

Gözlerinin şehrindeyim
Gözyaşlarımda seni ararım
Hastayım kalbin için
Biliyorum gelmeyeceksin benim şehrime yarim
Arıyorum istiyorum
Uzat ellerini ellerime..!''

''Güzel, çok güzel, güzel olduğu kadar hicran yüklü bir bulut gibi türküdür bizim buralarda.
Her kadın bilmez, her kadın bilse de söyleyemez.
Ama her kadın yüreğinde taşır bu türküyü,
uzaklarda olan bir adam için.''

* * *
https://www.youtube.com/watch?v=7K7P-HebfAA

''Bu ses hiç bir mekanik işlemden geçmeden kulağımızdan içimize dolmalı.Müzik,cızırtı vs..bu sese zarar veriyor ...'' diye bu videoya gelen haklı eleştiriye buradan cevap vermek istiyorum, zira maillerde uzuyor meseleler tren katarı gibi :)

Şiir okumak için önce sabır gerek, ben de az! Bir kerede okudum okudum. İkinci kez isteğim azalıyor.
Sonra radyo evi gibi stüdyo lazım, takacaksın kulaklığı sadece şiire odaklanacaksın.
Kumanda masası orada verecek fonu. Teknik detayları ayarlayacak.
O zaman bir şeye benzer. Bunu 6 yıl radyo programı yapmış biri olarak söylüyorum.
Öyle eline cep telefonunu alıp, PC'den fon çalıp, bir yandan ayar yaparak şiir o-kun-maaz...!

Bu haklı eleştiriye teşekkür eder, sahibin gözlerinden -pardon- gönlünden öperim :))




4 Şubat 2020 Salı

Akışına bırakırsın!


Bazı ilişkilerde ''vaat'' yoktur. 
Onlar ''vadesiz'' hesap gibidirler..!

https://www.youtube.com/watch?v=uVaG7dvT91s





Ruhlarına fatiha!


Aşkın rengi kırmızıdır.
Kırmızı candır, kırmızı kandır.
Ülkelerin de kaderleri vardır.
Çok kıymetli olanları aşk gibidir.
Uğruna can verilir, kan verilir.
Bayrağımız gibi, al yazmalı bir kaderdir, can gibi, kan gibi...
Dedelerim o kırmızı rengi hiç soldurmadılar, solmasın diye sık sık kan verdiler.
Kırmızı aşktır, kırmızı candır, vatandır, imandır, bayraktır.
Kırmızı namustur, şereftir, ardır.
Mehmedim kan verme sırasına girmiş.
Mehmedim kozasından kınalar sürüp de cennetlere kanatlanmış.
Şehadetiniz sefanız olsun.
Minnetimiz fatihalarla remz bulsun.


Korku!


Kaybetme korkusu gönülde unutanların duygusu...
Seni hiç görmeyebilir, sesini duymayabilirim.
Yıllar da geçebilir.
Böyle olunca ne sen bende bitmiş olabilirsin, ne de ben seni kaybetmiş olurum.
Gönül denen uçsuz bucaksız ve içinde zirveler, mahzenler saklayan o duygu evimden gittiğin an kaybediş başlar. Unutuş kaybediştir bazen.
Bu yüzden kalbim, araya ne ve neler girerse girsin, telaşa mahâl yok.
Sen nefeslerim tükenesiye dek benimlesin, bendesin, benliğimdesin.

3 Şubat 2020 Pazartesi

Hayat...


Birileri pazartesi sendromu (!) diye diye  fakirleşip azalırken,
Birileri de cuma diye diye çoğalıp zenginleşiyor...


Seninle biz


Ateşlerde boğulduk, sularda yandık.
Yazlarda üşüdük, zemheride kavrulduk.
Geceleri uykularımız dinlencemiz değildi.
Gündüzlerimizse gecelerimiz gibiydi...
Çok sevmiştik,
Seninle biz...

Dolunayın med-cezirleri bile,
Bizden istikrarlı idi.
Ne sevdiğimiz belliydi,
Ne de -haşa- sevmiyoruz diyebildik.
Ruhlarımızda doruklara çıkarken,
Bedenlerimiz için ayrıca kıvranıyorduk...
Biçare çırpınışların girdabında,
Hasretin gazap kamçısında ağlaşıyorduk.
Çok sevmiştik,
Seninle biz...

Böyle böyle hasrete yazılmış
Bahtsız bir hikâyenin ecelini beklesek de,
Öleceğimize de inanmıyorduk çünkü
Çok sevmiştik,
Seninle biz...

https://www.youtube.com/watch?v=r62XYEIubBY


2 Şubat 2020 Pazar

Biliyorsun!


Sana gelemediğimi
Biliyorsun!
Senden gidemediğimi de..!
Sebeplere girmeyelim
Yeniden.
Her yenilginin
Bir sebebi bulunur
Nasıl olsa...
Ama seni hâlâ sevdiğimi
Ve çok özlediğimi
Biliyorsun...