28 Şubat 2021 Pazar

Kalbime Mektuplar [9]



Kethüdâzâde Arif Efendi: 
“Aşk odur ki sevdiğini görürse memnun, görmezse mahzundur.
Dert odur ki sevdiğini görürse de mahzun görmezse de mahzundur." demiş.

Kalbim!
Söyle şimdi bana, sende hangisi galip? 
Göremediğin sevgiliyi gördüğünde memnun ve her daim şimdi de olduğu gibi göremediğin için mahzun musun? 
Sana da haksızlık edemem, hiç görmedin ki? 
Görmek resimler, hayaller, rüyalar mıdır, bahs-i diğer!

Gördüğün zaman da şimdiki halin gibi mahzun mu olacaksın? 
İhtimal ki memnun oluşun bir lahza olur, sonrasında sen bu dünyanın mahzuniyetine mezun, mahzuniyetinden de mezun olacaksın, Hüda bilir..!

Aşkın derdin olmuş senin... Derdin de aşkın..! 
Memnuniyet semtine uğramaz, uğrasa, ruhun alışık değil, bu uğrayıştan da mahzun olursun. 
Mahzun oluşun, hüzne müptela olmaklığından maada, yâr ile yarenliğine imkân olmayışından olsa gerek! Hayal denizinde yüzersin, ne boğulur ne sahile varırsın! 
''Rüveyda! Rüveyda!'' diye mektuplarca, gecelerce inledin de geldi mi o beklenen?
Yaran kabuk bağlamadı, kurumadı! Bilirim bunu sen istemezsin. Kanamalı, kanmalı, kanmamalı, sürekli akmalısın! Sen ancak böyle yaşarsın... 

Kendini layık görmez, ''hakkım olmayana talip olmam, olamam!'' dersin. 
Madem bir yandan böyle dersin, bir yanına da söz geçiremezsin.
Söyle bana kalbim! 
Senin bu halin ne olacak? 





                                      



Ağlıyor musun?


- Ağlıyor musun?
- Ney dinletileri başta olmak üzere, kâinat bize bilmediğimiz, göremediğimiz enstrumanlarla öyle ahenkli melodiler sunar ki, kalp onu duyduğu zaman, ruh terler... Dünyayı gözlerden, ukbayı gönülden gören bu ruhun terlemesine ağlamak deriz...


27 Şubat 2021 Cumartesi

Yama / sesimden

 


1 Haziran 2017 'de karaladığım bir şiirime denk geldim. O an okumak istedim, okuyunca da sizlerle paylaşayım dedim. Geçen ay Kentpark'a gitmiştim. Gökkubbeye yeni bir hatıra işte..! 

Dinlemek isterseniz linke tık yapın:)

https://www.youtube.com/watch?v=6xgyASNRgz8




26 Şubat 2021 Cuma

Kalbime Mektuplar [8]





Kalbim!

Sen orada nefes alsan, sesin içimde yankılanır!
Şehirler dürülür, mesafeler kalmaz, gerçeğimizden gayrı!

Aynı acıyı ikiye katlanmış olarak; ayrı ayrı yaşıyoruz! 
Yaşamaktan anladığımız da sadece bu zaten! 
Acılarımızı yarıştıramayız, aynı derde müptelayız..!
Biz buluşup kavuşamadık ama acılarımız her tenhada sarmaş dolaş!
 
Kalbim,
Şimdilerde gülmek, gitmek kadar ihanettir!
Dünya artık güldürmüyor bizi!
Eş-dost için formaliteden sırıtmalar gülmekten sayılmaz!
Tutuşmuş yangınlı tebessümler..!
Katiline son bakışı yapan, mütevekkil bir vedadır tebessümler...
Kader deyip, kadere sitem etmeyi içinden istemsiz geçirse, 
Cezası hemen kesile!
Dudaklarını makasa verecek kadar da İsmaili bir teslimiyet ile..!

Gülmek deyince, kırmızı ruj renginde kirazlardan başka bir şeyi hatırlamayan, 
hafızasını firara vermiş tebessümler çarpar ruhuma!

Gülmenin dudakların şeklinin değişiminden çok başka bir şey olduğunu, 
daha çocuk yaşlarda öğrenmiş bir kalbin, 
ne zaman yorgunluklarına son verileceği merakından başkaca 
bir meramının kalmadığı şeyde saklanan gri bir gölgedir tebessüm, buralarda..!

İnsanlara karşı tebessüm, içerideyse dişlerin arasından sızan görünmeyen gözyaşları...
Ve gülüşlerimiz gülememekten solgun yüzümüze taktığımız maskelerimizdir artık!

Dedim ya kalbim; ondan sonra gülmek, gitmek kadar ihanettir!
Telaşların bittiği yerde açan zakkumdur artık gülüşlerimiz..!

 

25 Şubat 2021 Perşembe

Güzel bir şiir kitabında yer almışım!

  

Çok güzel bir amaç için yola çıkan güzel insanların arasında bir sevgili arkadaşımın sürprizi ile yer almanın mutluluğu ile kitabı size takdim ediyorum: 


Geliriyle okul kütüphanesi kurulacak harika bir proje dediğimde sizlerin de bu güzelliğin içinde -kitabı alarak- yer alacağınıza inanıyorum. 

İçinde 5 şiirimle yer almanın kıvancı ile emeği geçen herkese sonsuz teşekkürler. 




İletişim adresi: 

Birlikte Kitaplar Yayınevi

Fatih Sultan Mah. Aslı sokak. No: 7 D: 12

Derince / KOCAELİ 

Tel: 0 532 503 93 68 

birliktekitaplar@gmail.com






24 Şubat 2021 Çarşamba

aşka merdiven!


Yol oğlunun, zamanın eteklerine yapışıp, aşk dilendiği demlerde, çalan melodi dilinin bir önemi yoktur; hepsi de aşk için, aşka merdivendir...


Ben de varım / Harun Tınas / Sessiz Çığlığım

 


''...Küçük bir çocuktum. Herkes koşarken, ben sadece yürüyordum. Bir gün koşma hayali kurdum, kollarımın gücü azaldı ve bel kemiklerim eğildi. Herkes kolu sağlam, düzgün bir şekilde otururken, ben kolu hareketsiz eğri bir şekilde oturuyordum. Bir gün kolumun hareket ettiği, düzgün oturma hayali kurdum, solunum cihazına bağlandım!''


İnsanı okurken hem çok üzen hem çok düşündüren, hem de yazarın hayattan kopmayan azmine, sabrına hayran bırakan kitaplar... Çok şey yazabilirdim ama tutuldum! Kendimi, hayatımı her zaman yaptığım gibi bir daha sorguladım, şükrüm arttı. Utandım! Çok şey yapamadığımız zamanlarda az şey gibi gördüğümüz bir şeyle bu güzel insanın yanında olabiliriz: Kitaplarını alıp, sevdiklerimize hediye edebiliriz.  Hayırlı işlere sebep olarak kitapları gönderen kıymetli arkadaşıma teşekkürlerimle...




meali sırdır artık!


Senin göklerinde kanat çırpacak kadar güçlü değilim artık!
Uzatsan ellerini gönüllü bir tutsaklıkla, tutamam artık!
Gözlerimde gökkuşağından bir gölge kalmadı artık!
Yokluğuna griler b/ağlama vaktidir artık!

Sen pamuk prenses, benimse beyaz atım yok artık!
Bu derbeder sevmelerin, meali sırdır artık!
Yaprak dökümünün eşiğinde, baharı ummak hicrandır artık!
Bir rüya gördük deyip,  uyanalım artık..!

23 Şubat 2021 Salı

iz..!


anılarımın peşine düştüğüm gün,
"düştüğüm gün..."
bir daha ruhumun izini gören olmadı!

22 Şubat 2021 Pazartesi

21 Şubat 2021 Pazar

Atlar, adamlar, kadınlar!


Atlar ve kadınlar!
Atlar ve uzaklar!
Kadınlar ve tuzaklar!
Atlar uzaklara...
Adamlar kadınlara...
Hep tutkulu ve tutsaklar..!
Atlar ve kadınlar!
Özgürlükte aynılar!
Gem vurulunca mutsuzlar..!
Vurulmasa tasalanacaklar!
Atlar koşar!
Kadınlar kaçar!
İkisinin de belinde,
Görünmez kemend!
Ok gibi adamların kalbine..!
Atlar sadıklar!
Kadınlar sadık adama talipler!
Adamlar da, kadınlar da, atlar da, 
Eğersiz eyer isterler!


18 Şubat 2021 Perşembe

Ey Şair! [8]


Yine, yeniden kelimeleri heybeme toplayıp düştüm yollara. Nasıl, nereden başlayacağımı bilmeden ve kıvranırken yazma isteğiyle,  "Artık bunu bugün gerçekleştirmeliyim..." dedim kendime. Artık kelimeler beni terk etmeden size ulaştırmalıydım içimde dolup taşan cümleleri.  

Son mektubumu size ulaştırdığımdan bu yana mevsim ve  yıl değişti ama size yazmak arzum hala Eylül ayında gibi taze. Ve Şair içimde hazan hep aynı, nedir benimle derdi anlam veremiyorum peşimi bırakmıyor sanki... Oysa hazan değildi sadece sevdam, ilkbaharın yeniden doğuşlarını da yaşamalıydı bu yürek. Yanlış anlaşılmasın pişman değilim hazanın ve hüznün gölgesinde olmaktan yani bir nevi sizin gölgenizde olmak gibi bu da beni beni bahtiyar eder. 

Ey Şair!

Gün geçtikçe eriyen ruhum hiçbir sebep sonuç  ilişkisine bakmadan kaçıveriyor ruhunuza. Yine kapıda kaldık, olsun yine gelirim diye dönüşü başlattım. Bir umut diye yeşeren çiçeklerim var benim gönül bahçemde,   her gün yeşeriyor, günler geçiyor Eylül, Ekim derken Şubat'ın sonlarındayız ve hala sende kalakaldım. Ben gitmeyi beceremiyorum Şair, sevda bulvarında elimde yırtık bir fotoğraf, fotoğraf o hale nasıl geldi bilmiyorum, bekleyip duruyorum. Umut demiştik Şair umut,  en azından umut etmiştik deriz. Umutlar bazen dik tutar insanı onu düşünmeye anmaya zaman bırakır .İşte bir gün de seni anarak geçti. Yeni bir güne yeni umutlarla göz açtık. Güneş en güzel haliyle baş gösteriyor. Sanki gülümsüyor bana halim yok ki bir tebessüm edemiyorum her seferinde can acıtsa da gitmiyorum, gidemiyorum... Ne şu çivisi çıkmış dünyadan ne de insanlardan... Bazılarını sadece bekliyorum, gözlüyorum ve sonuçsuz kalan her birey gidiveriyor. Tek gidemediğim ve gitmeye izin veremeyeceğim tek kişisin Şair... Sevda dedik kan ve gözyaşı, kolay geçmiyor günler, özlem desen çokça...  Ben gitmeyi beceremiyorum Şair darmaduman ruhum "kal " diyecek kadar  yorgun gitmeyi düşünmeyecek kadar vefalıyım ne yazık ki... Ne zaman gitmeyi denesem sevda, vefa, özlem derken karşımdaki gitmiş... 

Ah Şair!

Ben düşünceler içinde yine size yazıyorum, benliğim buna hazır mı bilmiyorum dökülüyor kağıda bir şekilde kelimeler. Yine özlemler can acıtıcı. 63. Mektup gönderildi ama Rüveyda hala yok... Belki da onun da bir sebebi vardır.  Ve son dedik ama hala içimizde yazılacak mektuplar var...

Hani birinci mektupta diyorsunuz ya : "Her şey bilindik… Her gün önünden geçtiğimiz sokakların evlerini, caddelerin dükkânlarını, şehrin insanlarını ezberlediğimiz, kanıksadığımız için görmüyoruz… Uzun zamandır birbirimizin gözbebeklerinin içini göremediğimiz, kalbimizin sesini duymadığımız gibi… Oysa yapraklar düşüyor, birer birer, yapraklar dallarından kopuyor! " diye işte şimdi durum bu yapraklar dökülüyor insanlar kör olmuş  düşünemiyor belki bir gün elinden kayıp gidecek sevdalıları... Belki de kör bir şekilde devam edecekler sadece sevdaya değil dünyaya, insanlığa... 

Ah Şair!

İçim yangın yeri gibi kelimeler ise yangından kaçan insanlar... İç çekişlerim oralara kadar geldi mi? Söyleyecek o kadar şey varken bir iç çekiş onları sakinleştiriyor gibi. O değil de ne güzel size yazmak, size sevdalı olmak terapi gibi ruhuma, kalbime... Her seferinde aynı kelam ama her kelimeleri toplayıp çıktığımda yola bu sözler dökülüyor,  "Neden bu kadar bekledim yazmak için..." diye. İçimde hala saklı kelimeler ne kadar uzun olur bilmiyorum ama bu kadar zamana denk olabilir. Ancak sizi uzunca bir mektupla sıkmak da istemiyorum... Çıkmaza sokmadan kendimi en iyisi devam edeyim.

Kent Park ile başlayayım, iki kez beyazlara büründü bir gelin gibi çok da yakıştı... Bir gün gelip görmek nasip olursa Rüveyda'nın geçtiğini düşündüğüm yollarda sizle karşılaşmak ne hoş olurdu. Kelimelerin cağlayışını gözler ruhun özlemini de sarılarak giderseydim, çok zor değildi isteklerim ama tarifi gerçekten zor ve ne çok kelime birikmişti içimde buna dair.  Sizinle bir şekilde konuşuyor gibi olduğumdan bazen bahane gibi de geliyor olabilir. Hani bir söz var ya:

 "Mektuplar işin bahanesi,  adını yazmayı özledim"(*) diye. 

Gerçekten de adınızı yazmayı özledim, sizi özledim. İçinde siz olan her şey zamanla güzelleşiyor anlam kazanıyor. Bitip tükenmek bilmeyen bir sevda mıdır bu , ne şartları düşünür  ne de kovulmaktan usanır?  

Ah Şairim çok konuştum ama umarım kendimi ifade edebilmişimdir belki de saçmaladım bilmiyorum. Size gönderdikten sonra belki de şunu da yazsaydım diyeceğim ama sanırım şuan kelimelerin özgürleştiği noktadayım. Nefeslerin bedenlere ihtiyaç duymayıp ruhlarda dolanması gibi, sahnede oynanan bir oyun ama tek kişilik tek perde...O halde bana müsaade... Daha ne varsa söylenecek ruhtan ruha bir nefeste... Ruhlara bırakıyorum işi artık sözlerin değil gözlerin konuşma vakti...

"Kadın sahneyi terk eder, perde kapanır... "

Sevgiler 

(*)Başak Buğday


  

17 Şubat 2021 Çarşamba

Rüveyda olmak, Rüveyda gibi yazmak! [sizden gelenler]


Ah Murat!
Gelmek istedim sana hem de defalarca
Ama kalp işte ikilemlere gebe...
Sen bir ruha aşıktın!
O ruha bazen bir beden giydirdin!
O kimi zaman saçları rüzgarlarla savrulan esmer bir kadın oldu...
Bazen de gülümseyişi ile içini titreten,
Güneşle birlikte saçları altın gibi parlayan
Sarı saçlı bir kadın oldu...
Bazen de güneş batımı kızıllığında yüzü çillerle dolu,
Ateşi ile içini yakan kızıl saçlı bir kadın oldu o ruh...
Ya da o ruh bahçe kapısından iceri girip işte sonunda geldim sana Murat diye kollarına atılan sana ait kokusuyla bir evinin olduğunu hissettiren...




İşte sonunda geldin ya Rüveydam hoş geldin kadınım!
Çok beklettin beni çok ama iyi ki iyi ki geldin diyeceğin sarıp sarmalayacağın bir kadın oldu....
Ama hepsi hayallerindeydi...
Kolaydı hayallerinde yaşatmak beni!
Ya ben gelseydim hayallerinde ki Rüveydanı bir bedene giydirdiğinde.
O mektupların da fısıldadığın vaat ettiğin gerçek olamayacak kadar güzel ve özel aşkı gerçekten yaşayabilecek,
Yasatabilecek miydin?
Yapma Murat yapma!
Kandırma beni de kendini de...
Hayaller başka hayatlar başkaymış işte!
Seni de beni de üzmüşler, eksiltmişler..!
Artık çok genç değiliz ki
Yorgun bedenlerimiz yara almış duygularımızla
Sığınmışız hayallerimize...
Orada çok daha güzeliz...
Bilirsin Murat aşk kavuşmaları sevmez!
O imkansızlıklar da açan bir çöl çiçeğidir...
Olmazdı artık bizden Murat biz çünkü hayallerde güzeldik
Dediğin gibi tanımışsın da beni...
Bunca zaman sonra neden gelmediğimi de çözmüşsün
Hayallerinden bile artık beni çıkartıp
Adı KALBİM olan kendine yeni bir hayal yaratırken;
Bana da Kalbinle sana mutluluklar dilemek düşmüş işte....
Sen yaz "Kalbine mektuplar"
Kim bilir belki o ben gibi akıllı değildir!
Vaat ettiklerine inanır da mutlu olur..
Ne de olsa erkek milleti az aklı kısa kadın sever!
Kahramanı olmak ister bir masalın...
Sen masalını bulmuşsun KALBİN ile sana mutluluklar
Rüveyda kaçar..!

Nevin Aktekin Gülfırat 


16 Şubat 2021 Salı

Yol!



Senden önce kendi halimde, 
Bir yol tutturmuş gidiyordum. 
Yol bizi karşılaştırdı!
Yol beni zaafımdan yakaladı!
Önce kirpiklerin çelmeyi taktı! 
Vakitsiz ve şaşkın sendeledim..!
Gidemedim..!
Yol bana baktı, ben sana... 
Sonra gözbebeklerinde kayboldum!
Bir cenkti bu, kılıçsız kalkansız... 
Gardım düştü feryatsız!
Gönüllüce yaralandım..!
Yol acıdı halime, tutamadı elimden!
Zamanın ivmesinde akrep yelkovana sitem etti!
Yol ağladı, yol yalvardı!
Yolumu iyice şaşırdım!
Yetmezmiş gibi bir de saçının tellerine dolandım!
Uçurumlarına yuvarlandım.
Yol diye bir şey varsa, yukarılarda gözlerinde kalmıştı.
Mantığım bu işe şaşkın, kalbim aldırmıyordu!
Yol bizi çarpıştırdı!
Yol beni apansız baştan çıkardı..!
Nihayet çöl ateşi dudaklarında yandım!
Bir daha külümü de gören olmadı...

  


15 Şubat 2021 Pazartesi

Ne dediniz!


Vaatlerimin vadesi doldu! Kendime bile!
Efendim!
Ne dediniz!
Duymuyorum..!


Kar taneleri!

 https://www.youtube.com/watch?v=cCGKRHloo68&feature=youtu.be


Gece, yeryüzüne sessizce, birbirine dokunmadan, büyük bir uyumla yumuşacık iniş yapan kar tanelerini izliyorum. Sokaklar sessiz, kar taneleri sessiz... 
Onlar kar taneleri oldukları için üşümüyorlar. 
Hep bir arada oldukları için de bizden yana endişeleri yok! En fazla kardan adamların suretini bozan mızıkçılar üzebilir onları, yoksa geldikleri zaman söz onların! 

Evimdeyim, kaloriferin dibinde, penceremin kıyısında, üşüyorum..! 
Yok, ev sıcak, ben üşüyorum..! Ve kar taneleri gibi bir çokluğun içinde olmadığım için, tek başıma korkuyorum! Bu korkuyla geçen gün, annem erkek kardeşimde kaldığı zaman tanıştım. Artık nur topu gibi yeni bir korkum var! 

Kar taneleri, bazı hayvanların gıda bulmasını zorlaştırıyor! Neyse ki her canı rızkı bir vesileyle buluyor. Televizyonda görmüştüm, belediyeler ve hayır kurumları mamalarla düzenli olarak besliyorlardı onları.
Bizler de kapımızın önüne benzer şeyleri yaparsak, kar çabuk gider!

Kar taneleri ahenkli bir disiplinle, yeryüzüne paraşütle inen askerler misali süzülüyorlar.
Kar taneleri üşümüyorlar! Üşümek hissini yaşatıyorlar, sıcak bir evin içinde olsak bile...
Kar taneleri içimdeki kış güneşini üşütüyorlar! Bir ağlamak hissi, şizofren bir yara kanadı, kanayacak!
Karlı kent gününde bu ne kara bir yazı... Yazgı haline gelmesi için çabalamak yanlış olur!

İçimde kar tanelerinin yeryüzüne düşerken aralarındaki mesafeden daha büyük bir mesafe var. 
Bu bir boşluk hissi, sancısı kanıksanmış!
 
Bu ara ne okumak ne da yazmak gelmiyor içimden. 
Biri olsa, dizine yatsam okusa, okusa, hep okusa... 
Uyuduğumu anladığı zamana kadar okusa... 
Okudukları rüya olsa, kanatlansam sonra...
Üşümeden...


14 Şubat 2021 Pazar

yitik!


Kendimin yoluna dikilen bir heyula gibiydim! 
Hesaplaşmaların yıprattığı, artık zamanların yitiği bendim..!

Uzunca şiir olabilirdi!


Ömrüm, 
Gülüşlerimin arasına sıkıştırdığım pırıl pırıl bir ağlamaktı...
İnsanlar dişlerime takıldı...

kokun

Ruhunun kokusunu tattım, biliyorum!
Bilmediğim, o ruhun içinde saklandığı şeyin kokusu...
Sanırım bunu bu dünyada öğrenemeyeceğim...


13 Şubat 2021 Cumartesi

Kalbime Mektuplar [7]


Kalbim,

Gelmeyeceğini bile bile, 
Onu her gün benzetirsin bir başka çiçeğe...
İnsanlar cumartesi deseler de,
Bugün günlerden ıhlamur mesela...
Buram buram hasreti hecelersin, uzaklara bakarken.
Yarın frezya, 
İnsanlar ailece evlerinde neşeli, 
Çay kaşığı seslerine karışmış, çocukların gülüşleri...
Öbür gün tabi ki gül...
İşbaşı yapanların aksine, senin işin belli!
Daha çok sevecek, daha çok özleyeceksin...
Yasemin gününde ayrı,
Mor Leylak gününde başka beklersin onu...
Kent parka ne çok inci ektin de biri yeşeremedi mi?
Gardenya gününde de ne kendi geldi ne bir haber gönderdi...
Fesleğen mübarek gündü. Gelsin diye çok avuç açtın. 

Kalbim,
 
Sen onun gelmesinden çok onu beklemeyi,
Kavuşmaktan çok hasretini sevdin. 
İstesen de istemesen de bu gama alıştın...
Öyleyse bu masum sevgin mübarek olsun.
Ruhun güzel kokular arasında, nazlı bir kelebek gibi uçuşsun. 
Sarhoşluktan hiç ayılamayasın..!
Kaderine razı, kaderin de senden razı olsun. 
 



 

12 Şubat 2021 Cuma

Bana kalsa..!


Bana kalsa, yeterince anı yüklü heybemde...
"Artık gidebilirim!" derdim...

Ümmiliği mucizelerindendir.

"Kasidei Bürde' de İmamı Busayri beytinde:
"Ey Nebii Zişan!
Yetim büyüdüğün, cahiliyet devrinde ümmi bulunarak yaşadığın halde, bu kadar yüksek ilim sahibi olmaklığın, sana mucize olarak yeter." demiştir.

Ümmilik, yani hoca görmeyip, okuma yazma bilmemek bizim için bir kusurdur. 
Fakat Sevgili Peygamberimiz için şereftir. 
Çünkü Onun (sav) hocası Mevlayı müteal yani Hz. Allah (azze ve celle) olmuş oluyor. 
Kullardan Ona hocalık yapacak yoktur. Hiç okur yazar olmadığı halde kainata hocalık yapmak büyük bir mucizedir. 
Ümmi olmakla beraber alemi aciz bırakan bir kitabı getirmek en büyük mucizedir. ![*]

[*] Amentü Şerhi, N.Kurtulmuş, 1971 basım,sh: 290

10 Şubat 2021 Çarşamba

Rüveyda akıllı kadındı!


Sen de anlayacaksın!
Kendi enkazımın altında can çekiştiğimi!
Rüveyda akıllı kadındı!
Anladığı için gelmedi!  


O iklimi yakalayamıyoruz!

 


Aynı dünyada, aynı ülkede, aynı şehirde, hatta aynı evde yaşayıp; 

Aynı cümleleri kuruyor olsak da,  

Aynı mana ikliminde buluşmaktan uzağız artık..!

Bu yüzden ne ellerimizden tutabiliyor, 

Ne de gönüllerimizi kaynaştırabiliyoruz..!




çırpınış [1088]

 


https://www.youtube.com/watch?v=jrMXh8EysDg

9 Şubat 2021 Salı

7 Şubat 2021 Pazar

Mavi bir şiir


Mavinin bu kadar güzel olduğunu bilmezdim! 
Gökyüzü maviydi ama uzaktı..!
Kuşlara yurt, sonsuzluğa açılan kapıydı.
Mavinin bu kadar güzel olduğunu bilmezdim!
Deniz de maviydi ve şehrimde deniz yoktu!
Balıklara yurt, kıtalar arası gemilere seferdi...
Mavi'nin bu kadar güzel olduğunu bilmezdim!
Gözlerini bu kadar yakından görmezden önce...
Kalbime yurt, mutluluğa açılan kapı, aşka seferim,
İçinden çıkılmaz akla ziyan mavi gözlerin... 
Göklerde olsam düşmez, 
Denizde olsam boğulmazdım! 
Senin o mavi, masmavi gözlerin yok mu?
Uçurum kıyısı gibi, 
Sarılmazsan  yokluğa düşerim!
Okyanusların hırçın dalgaları gibi, 
Ellerimden tutmazsan, boğulurum!
Düşmek de boğulmak da yaşamak da 
Senin efsunlu maviliğinin dipsizliğine kurban verilmeli.

_________________

Not: Son şiirimde ''kömür gözlü yâr'' diye geçiyordu. Başka renkte şiir yazabiliyor muyum, bir test edeyim dedim. 

Her kadın bir şiirdir.



Her kadın bir şiirdir. 
Her kadın sevmesini bilen,
İyi bir erkek tarafından okunmalıdır...  
Her kadının bir şiiri olmalıdır.
Kadınlar çiçek gibidir, 
Şiir gibi sözlerle, bakışlarla canlanırlar ancak...

Her erkek şiir yazmalıdır. 
Şiirin yalnızca kalemle yazıldığını sananlar,
Büyük yanılgı içindedirler! 
Sıcak bir bakış, 
Sıcak bir dokunuş, 
Sıcak samimi bir söz, 
Bir kadına ikram edilmiş en latif şiirdir.
Ve bir buket çiçekten daha sahici kokar.
Kadını ruhundan kavrar. 
Mutluluğu kalbinde atar.

Her kadın bir şiirdir.
Onun lisanını bilmeyen,
Onu okumayı merak etmeyen erkekler vardır!
Her kadın şiiri hak eder.
Çünkü çirkin kadın yoktur.
Görmesini bilmeyen kör erkekler vardır.
Ve görmesini bilmeyenler,
Güzel sevmenin hakkını da veremezler..!


  

6 Şubat 2021 Cumartesi

Ben seni durduk yere sevmedim Rüveyda!



Durduk yere çizmedim seni ruh tuvalime Rüveyda!
Finale doğru sürüklenen hazan yaprağıyken, 
Bahar goncasına duyulan hasretin simgesiydin sen Rüveyda..!
"Kömür gözlü yâr!" oldun, aradım seni her gece rüyalarımda.
Gül kokunun gölgesine boynumu uzattığımda,
Cellatım da cennetim de sendin Rüveyda...

Kalbime, ömrüme saplanan hançerdin.
Şifa bulmasını istemediğim  en sevgili kederimdin.
Sana Rüveyda dedim! 
Kalbim dedim, sırrım bildim.
İsmine cismimi feda eyledim...

Durduk yere sevmedim ben seni Rüveyda!
Yetim bir şiirdin!
Hüseyni bir makamdan süzülen ıslak gecelerimdin.
Ağlayışların yangınında,
Gül bahçesi gibi bulup kokladığım hep sendin sevdiğim.

Durduk yere sevmedim ben seni Rüveyda!
İçimde, ömrümde, eksik, yarım, mahrum kalan yanımdın sen! 
Şefkate sarılışım gibi sarılırdım hayaline, ah bir görsen!
Durduk yere yanan bir kitapta serap gibi görünmedi siluetin Rüveyda, 
Yazmam artık dedikçe, 
İçimin sayfalarını tıka basa doldurup taşan,
Yazdıkça yazamadığım, anlatamadığım, 
Ahlarıma şifa diye yakardığımsın...
Ben seni durduk yere sevmedim Kalbim....
Ben seni ararken durduğum 
Ve her an gelirsin diye beklediğim sendeyim...

5 Şubat 2021 Cuma

kıymet bilenlerle!


Zaten ömrümüzün ikindisindeydik!
Biz de,
Sayımıza-solumuza Bakmadan, 
Kıymet bilenlerle,
Yolumuza devam ettik...

Boş ver yaşı başı

 


Mina Urgan'dan sonra, içinde yaşlılık temasının geçtiği ve bende iz bırakan başka kitap var mı, şu an hatırlamıyorum. Arzu Denizyaran'ın iktibaslarla beslediği 96 sayfalık deneme eseri de hafızamda kalacak. 

Annesinin aşırı kilo problemi sebebi ile düşen yaşam kalitesini çözümlemek için büyük bir kararlılıkla yola çıkan bir evladın (Arzu Denizyaran'ın) bu çerçevede araştırmaları, uygulamaları neticesinde istenilen neticeyi elde ettiğine tanıklık ettiğimiz bir anı kitabı aynı zamanda. 

Kitabın 60. sayfasında da altı çizildiği gibi: ''Günümüzde yaşlılara yönelik bir hizmet maalesef yok. Huzurevleri ya da  evde hastabakıcı  adı altında temizlik ve bakım yapan kişiler mevcut. Yeni bir sektör oluşturulmalı, yaşam koçluğunun başka bir çeşidi ama yaşlı değil, yaşlılık rehberi gibi.''

Kitapta ilk altı çizilecek paragraf budur. Bu teklif ülkeyi yönetenlerce ciddiyetle değerlendirilmeli ve bu konuda ihtisaslaşabilmeleri için ya okullarda bir ders/branş ya da belediye benzeri resmi kuruluşların  öncülüğünde uzun bir eğitim-öğrenim süresini kapsayan kurslar açılmalıdır. 

Bunun dışında kitap, yaşlı bir insana empatiyi, nasıl yaklaşıp yönlendirmemiz gerektiği konularında yazarın kendi annesinden yola çıkan örneklendirmelerle okuyucuyu hem ebeveynleri hem de gelecekte kendisini bekleyen aynı akibet karşısında alacağı tavır hakkında da tefekküre sevk ediyor. 

Bilinçli beslenme ve ilerlemiş yaşlarda cinsel yaşama dair ipuçlarını da bulabileceğiniz kitabı sıkılmadan ve ilgi ile iki nefeste bitirdiğinizin farkına bile varmıyorsunuz. 

Bu yılın adıma imzalı 2. kitap hediyesini sizlerle paylaşırken, zahmet edip gönderen Arzu Denizyaran hanımefendiye de çok teşekkür ediyorum.  




4 Şubat 2021 Perşembe

bil ki...


..cennet gözlü bir kadının kirpiklerine konduktan sonra ölse bir kelebek,
bil ki kanatlarından kederin çizgileri silinmiştir...

2 Şubat 2021 Salı

haraç!



yağmurları dinmez bazı gözlerin!
şehir artık yalnız ve mutsuz..!
kaldırımlar suskun, 
tabelalar ıslak...
yelkovanın mecali yok ki,
akrebe eşlik etsin..!
yağmurları eksik olmaz bazı gözlerin!
sökükler çoğalır, dikiş tutmaz,
sökülmeyen aydınlık şafaklar gibi...!
hatıralar dudakların kıyısına oturmuş,
bir buruk tebessüme haraç keser..!


1 Şubat 2021 Pazartesi

Kalbime Mektuplar [6]



Yakamoz nedir, bilir misin kalbim? 
Hasretten çıldırmanın eşiğinde, 
kendisini gece pencerelere atan aşıkların, 
dertleşmek için aradığı umut ışığının adıdır...

Yakamoz nedir, bilir misin kalbim? 
Aynı gökyüzünde aynı aya bakarak,
orada sevdiğinin yüzünü seyredip teselli bulmaktır...

Yakamoz nedir, bilir misin kalbim? 
Ayın, uykudaki sevgilisinin üzerini örtüp, 
usulca yanağına bir buse bırakmasıdır...

Yakamoz nedir, bilir misin kalbim? 
Her gece, ayın, 
kavuşamadığı denizine döktüğü sessiz gözyaşlarıdır...