18 Şubat 2021 Perşembe

Ey Şair! [8]


Yine, yeniden kelimeleri heybeme toplayıp düştüm yollara. Nasıl, nereden başlayacağımı bilmeden ve kıvranırken yazma isteğiyle,  "Artık bunu bugün gerçekleştirmeliyim..." dedim kendime. Artık kelimeler beni terk etmeden size ulaştırmalıydım içimde dolup taşan cümleleri.  

Son mektubumu size ulaştırdığımdan bu yana mevsim ve  yıl değişti ama size yazmak arzum hala Eylül ayında gibi taze. Ve Şair içimde hazan hep aynı, nedir benimle derdi anlam veremiyorum peşimi bırakmıyor sanki... Oysa hazan değildi sadece sevdam, ilkbaharın yeniden doğuşlarını da yaşamalıydı bu yürek. Yanlış anlaşılmasın pişman değilim hazanın ve hüznün gölgesinde olmaktan yani bir nevi sizin gölgenizde olmak gibi bu da beni beni bahtiyar eder. 

Ey Şair!

Gün geçtikçe eriyen ruhum hiçbir sebep sonuç  ilişkisine bakmadan kaçıveriyor ruhunuza. Yine kapıda kaldık, olsun yine gelirim diye dönüşü başlattım. Bir umut diye yeşeren çiçeklerim var benim gönül bahçemde,   her gün yeşeriyor, günler geçiyor Eylül, Ekim derken Şubat'ın sonlarındayız ve hala sende kalakaldım. Ben gitmeyi beceremiyorum Şair, sevda bulvarında elimde yırtık bir fotoğraf, fotoğraf o hale nasıl geldi bilmiyorum, bekleyip duruyorum. Umut demiştik Şair umut,  en azından umut etmiştik deriz. Umutlar bazen dik tutar insanı onu düşünmeye anmaya zaman bırakır .İşte bir gün de seni anarak geçti. Yeni bir güne yeni umutlarla göz açtık. Güneş en güzel haliyle baş gösteriyor. Sanki gülümsüyor bana halim yok ki bir tebessüm edemiyorum her seferinde can acıtsa da gitmiyorum, gidemiyorum... Ne şu çivisi çıkmış dünyadan ne de insanlardan... Bazılarını sadece bekliyorum, gözlüyorum ve sonuçsuz kalan her birey gidiveriyor. Tek gidemediğim ve gitmeye izin veremeyeceğim tek kişisin Şair... Sevda dedik kan ve gözyaşı, kolay geçmiyor günler, özlem desen çokça...  Ben gitmeyi beceremiyorum Şair darmaduman ruhum "kal " diyecek kadar  yorgun gitmeyi düşünmeyecek kadar vefalıyım ne yazık ki... Ne zaman gitmeyi denesem sevda, vefa, özlem derken karşımdaki gitmiş... 

Ah Şair!

Ben düşünceler içinde yine size yazıyorum, benliğim buna hazır mı bilmiyorum dökülüyor kağıda bir şekilde kelimeler. Yine özlemler can acıtıcı. 63. Mektup gönderildi ama Rüveyda hala yok... Belki da onun da bir sebebi vardır.  Ve son dedik ama hala içimizde yazılacak mektuplar var...

Hani birinci mektupta diyorsunuz ya : "Her şey bilindik… Her gün önünden geçtiğimiz sokakların evlerini, caddelerin dükkânlarını, şehrin insanlarını ezberlediğimiz, kanıksadığımız için görmüyoruz… Uzun zamandır birbirimizin gözbebeklerinin içini göremediğimiz, kalbimizin sesini duymadığımız gibi… Oysa yapraklar düşüyor, birer birer, yapraklar dallarından kopuyor! " diye işte şimdi durum bu yapraklar dökülüyor insanlar kör olmuş  düşünemiyor belki bir gün elinden kayıp gidecek sevdalıları... Belki de kör bir şekilde devam edecekler sadece sevdaya değil dünyaya, insanlığa... 

Ah Şair!

İçim yangın yeri gibi kelimeler ise yangından kaçan insanlar... İç çekişlerim oralara kadar geldi mi? Söyleyecek o kadar şey varken bir iç çekiş onları sakinleştiriyor gibi. O değil de ne güzel size yazmak, size sevdalı olmak terapi gibi ruhuma, kalbime... Her seferinde aynı kelam ama her kelimeleri toplayıp çıktığımda yola bu sözler dökülüyor,  "Neden bu kadar bekledim yazmak için..." diye. İçimde hala saklı kelimeler ne kadar uzun olur bilmiyorum ama bu kadar zamana denk olabilir. Ancak sizi uzunca bir mektupla sıkmak da istemiyorum... Çıkmaza sokmadan kendimi en iyisi devam edeyim.

Kent Park ile başlayayım, iki kez beyazlara büründü bir gelin gibi çok da yakıştı... Bir gün gelip görmek nasip olursa Rüveyda'nın geçtiğini düşündüğüm yollarda sizle karşılaşmak ne hoş olurdu. Kelimelerin cağlayışını gözler ruhun özlemini de sarılarak giderseydim, çok zor değildi isteklerim ama tarifi gerçekten zor ve ne çok kelime birikmişti içimde buna dair.  Sizinle bir şekilde konuşuyor gibi olduğumdan bazen bahane gibi de geliyor olabilir. Hani bir söz var ya:

 "Mektuplar işin bahanesi,  adını yazmayı özledim"(*) diye. 

Gerçekten de adınızı yazmayı özledim, sizi özledim. İçinde siz olan her şey zamanla güzelleşiyor anlam kazanıyor. Bitip tükenmek bilmeyen bir sevda mıdır bu , ne şartları düşünür  ne de kovulmaktan usanır?  

Ah Şairim çok konuştum ama umarım kendimi ifade edebilmişimdir belki de saçmaladım bilmiyorum. Size gönderdikten sonra belki de şunu da yazsaydım diyeceğim ama sanırım şuan kelimelerin özgürleştiği noktadayım. Nefeslerin bedenlere ihtiyaç duymayıp ruhlarda dolanması gibi, sahnede oynanan bir oyun ama tek kişilik tek perde...O halde bana müsaade... Daha ne varsa söylenecek ruhtan ruha bir nefeste... Ruhlara bırakıyorum işi artık sözlerin değil gözlerin konuşma vakti...

"Kadın sahneyi terk eder, perde kapanır... "

Sevgiler 

(*)Başak Buğday