11 Kasım 2020 Çarşamba

Arıza!

 

''Arıza!'' kelimenin yüklendiği kavram bile itici! 

Eskiden sık sık bozulan araç, makine gibi şeyler için kullanılırdı. ''Yine arıza yaptı!''

Günümüzde işbu arıza kelimesini ''huysuzluk çıkarmak'' olarak da kullanıyoruz. Bazen de kabadayılıkla olay çıkarma çirkefliği!

Bir yandan uydurukça ile köklerinden koparılan dilimiz, bir yandan da eski kavramlara yeni anlamlar yükleme çabalarımız! 

Hele TDK meselesine hiç girmeyelim! Her an yazılımı ve kuralı değiştirilen kelime ve kavramlar! Eğer, yılların hocaları, editörleri onca birikim ve bilgilerine rağmen, TDK'da kelimenin son ''geçerli'' haline bakmak zorunda kalıyorlarsa yandı gülüm keten helva...! (Bu da enfes bir deyimdir,) Bu sebeple ben TDK'nın şu an bu yazımı yazarken arada çektiği kırmızı çizgilere fazla aldırmıyorum. Sadece kelime içinde bir harf mi eksik diye bakıyorum. Yoksa Üsküdar Lisesi'ndeki edebiyat hocalarımdan birinin dahi eline su dökemez şimdiki TDK'nın başındakiler... (dahi uzatmadan okunur, dâhi ise bilgin kimse anlamında)

Dönelim sevgili arızamıza! 

Bazen insan öylesine yılmış, yıldırılmış, sevgiden yana küstürülmüş olabilir ki, yeniden başlamaya mecali kalmamıştır! İşte o zaman bu şema/parola devreye gider. Güzel arkadaşlığa duygusal bir şeylerin karıştığını gördüğü ya da sezdiği anda arıza çıkarır! Bunu bilerek ve belki istemeyerek çıkarsa da, sonuçta filmin kötü roldeki figüranına dönüşerek, en güzel hayal kırıklıklarına zalimce imzasını atar! 

Denenmiş sevgileri bir daha denemeye paydos! Sevgili olmaya paydos! Bazen de işbu arızayı karşısındakinin iyiliği için ister. Bazen eşitsiz şartlardır sebep. Yorgun ve sancılı bir kalbin harcı değildir o tür duygusal bağlılıklar ve aşk... 

Kapanmış ve kapısına zincirler vurulmuş bir kapının paslı eşiğine kimsenin yaklaşmasına izin verilmez. Öyle bir liman ki, gelip geçen gemilere yalnızca el sallanır, demirlemelerine izin verilemez...

Efendim ne diyorduk, evet TDK yapma bunu bize!