2 Kasım 2020 Pazartesi

Rüveyda'ya Mektuplar (59)



Sevdiğim,

Herkes ölüyor! Şu günlerde daha çok..!
Ve biz seninle her gün ayrılık ölümünü tada tada, bilinen ölüme akıyoruz! 
İnanmışlardan olarak toprağa düştükten sonra, ''Allah var, gam yok!'' 
O ölüme çare yok da ya bizim her gün ölüşümüz? 
Kelimeleri bile içimize gömüşümüz! Sessiz gecelerdeki mum gibi eriyişlerimiz...! 
Birbirinden saklı, ayrı ırmaklar gibi iki gözümüzden inciler döküşümüz! 
Bir gece mi şahit buna? Gündüzlerimizi de gece eyledik biz!
Ayrılık mevsimine açan çiçekleriz...
Belki bu yüzdendir ayrılıkla beslediğimiz hüznümüzü sevmemiz...

Sevdiğim,

Bilirim ki tek cümlemiz olmasa da duyarız biz bizi... Bunun için kulaklarımızın çınlaması gerekmez. Bizim kalbimiz de çınlamaz. O sürekli irtibatlıdır ve sürekli duyar, dinler, yaşar... 
Mesafeler aşka uzak olanların mazereti..!  
Mesafeler bizi daha güçlü kılar, daha bir kördüğüm oluruz; daha bir sevdalı, daha bir mahzun...

Sevdiğim,

Kitaplık hacimde görünse de aslında ben sana hiç yazamadım! İçimin ummanında bir kum tanesi, bir katre, bir su damlası görünenler... Harfleri aştım da yazdım seni ruhumun tuvaline... 
Görünmeyenlerim sana malumsa ki malumdur, bu tesellim olur. 
Aşılmaz dağlar yoktu bu asırda, aşılmayan başka bir şeydi, başka bir şey...  
Mecnun olmama da gerek yoktu, zaten seninle melankolik bir hikayede, bir kitabın içindeki sayfalarda yaşıyor ve onun dışına çıkmıyordum. Şimdilerde ''çevrim dışı'' dedikleri, ''karantina'' günlerini kimselere sezdirmeden, bazen sahte kahkahalarla, bazen ''iyi misin'' sualine verdiğim olumlu cevaplarla yaşıyorum.
Mecnuna bin selam olsun, onun gibi güçlü değilim, dağları delemem; zamane meczubu deseler bu payeye de layık olamadım..! Ne güzel demiş Yunus'umuz: ''Şöyle garip bencileyin''  Garip bir sevdadan mustaripsem de ''garip'' de olamadım! 
Bir şeyden eminim; yokluğunda sevdim seni. 
İyi ki hiç karşılaşmadık, gelsen, bu kadar çok sevemezdim seni...

Sevdiğim, 

Sana yakınlığımı bir mektupluk mesafe sanma sakın! Şu yetersiz fakir kelimeler iç yangınıma, kalp sancıma yalnızca ilaç misali gönül avuntusu... Vurulmuşluğuma, vurgunuma başkaca da derman görünmüyor zaten...

Sevdiğim,

Herkes ölüyor! Şu günlerde daha çok..!
Ve biz seninle her gün ayrılık ölümünü tada tada, bilinen ölüme akıyoruz!
Mektubumu kısa tutuyorum, sen uzun anlarsın....
İçinde saçmalıklar, aynı gibi görünen basit kelimeler olsa da sana yazdığım zaman, seni görmüş gibi oluyorum. Sana sarılmış, seni kucaklamış gibi... Yüzümü boynuna gömüp, küçük bir çocuğun dudak büküşü gibi -gecikmişliğimize- biraz sitemle öylece kalıyorum orada, seni içli içli içime çeke çeke...
Depremlerin, salgınların can aldığı can pazarında, sana yazmak, sana kaçmak ebedi yurda özlemimi de çoğaltıyor... Belki diyorum orada, orada olursun hep yanımda...

Sevdiğim, 
Herkes ölüyor, kalplerimizdeki sevgimiz hep diri...


Seni diri bir sevda ile seven Murat