İlk itham/iftira taşını hiç günah işlememiş birinin atamayacağı kesin olan, puslu ve çirkin bir sosyolojidir.
İlginç olan, iddia yeni bile olsa, önce bu zevkimizi tatmin edip, önyargı ve infaz aşamasını devirdikten sonra, "acaba!" koltuğuna oturur, takkemizi önümüze koyup, vicdan denen şaşmaz teraziyi elimize almayı nihayet akıl ederiz
Bu süreçte itham edilenin, sosyolojik çehresine, psikolojisine, insanlığına, onuruna, şerefine çamur atılan kişi çoktan bunalıma girip, keder içinde çamuru temizleme çabasıyla harap olan kişidir. Sonuçta o çamur temizlense de izinin silinmesi uzun zaman alacaktır.
Bu sebeple olsa gerek “Her duyduğunu söylemesi kişiye günah olarak yeter."buyurulmuştur.
İlginç bir durum da şudur; itham edenler, kendilerini unutanlardır da...
Kim masum, kim günahsız? Kim hatasız, kim piru pak..?
Bir yazar öyle demişti; "Eğer hepimizin günahları alnımızda yazsa, hiç birimiz utancımızdan sokağa çıkamazdık!"
Bir habere, bir bilgiye inanmadan, tepki vermeden önce dikkatli ve temkinle üzerinde düşünmek, bir çok faydaları da beraberinde getirecektir.