Gaybı kurcalayan çilingirin, gayb perdesini araladığı bir mayıs gecesi…
“Yıllarca yattığı hasta yatağından hafifçe doğrulup pencereden karanlığın derinliklerine doğru bakar, pembe dudakları hafifçe kıpırdar:
-Demek böyle ölünürmüş!..”
“....Gece saat biri on geçiyordu. Fenalaştı. Beni yanına çağırdı. Beni kaldır ve oturt dedi. Kaldırdım, oturdu. Elini alnına götürdü̈. Ufuklarda bir yolcu ararcasına uzaklara baktı. Tebessüm etti ve beni yatır dedi. Yatırdım. Bana Kur’an oku dedi; Yasin suresini oku... Okumaya başladım.
Yüzünde boncuk boncuk ter. Kelime-i Şehadet getirmeye başladı. Ruhunu teslim etti”
Üstad Necip Fazıl Kısakürek'i oğlu böyle anlatmıştı babasının son demlerini...
*
"Demek böyle ölünürmüş!..”
Günbegün,
Haftalar, aylar,
Seneler böyle tüketilirmiş...
Yâr hasreti, evlat acısı gibi,
Böyle adamın göğsüne otururmuş!
Demek böyle ölünürmüş!..
Herkese bir anda nasip olan,
Bizde bir ömür sürermiş...