Kaç sabahımız kaldı daha Rüveyda?
Muhtemeldir,
Gözlerimizin ilişmesi,
Ruhlarımızın ilişmesi gibi kuvvetli olurdu..!
Ellerimizde şiddeti artar, havsalamız şaşkın bakardı!
Kaç sabahımız kaldı, daha Rüveyda?
Kaç sabahımız, el ele akşamlara yürümek için..!
Nefeslerimizde ömrümüzün gökkuşağı...
Dudaklarımızın ilişmesinden bahsetmiyorum daha..!
Saatlerin ya akrebi ya yelkovanı havlu atardı sen anla..!
Hayal ufkunda küreksiz tekneler gibiyiz!
Parasını kaybeden çocuklar,
Eve alınmayan kediler,
Yolda kalmış yol oğlu gibiyiz biraz da...
Yetim de biz öksüz de biz, mahrum da.
Meramımızın yeryüzü lisanlarında karşılığı yok Rüveyda!
Çektiğimiz kalpten içeri, kalpten öte, söyleme soranlara!
Gün batımında ortak düşlerimizin ekmeğini yiyoruz Rüveyda!
Yetmiyor!
Bu sancı böyle mesafelere yenik, dinmiyor!
Söyleyebilir misin, kaç sabahımız kaldı daha Rüveyda?
Bir kez bahara açabilseydik, solar mıydık bir daha...
Kaç kişi kaldı dünyada,
Hasret çiçeğini göz yaşlarıyla büyüten?
Sustum sustum, sen ağlama!