''Bilinçaltımızın bilincimizi ele geçirme mücadelesinde; gözlerimizde gönüllerimizde arzu bulutları isyankar gezerken ve dolunay tüm cilvesiyle bulutların arasına girmişken...
Anlamsız bir telaşla koşarak geldim kapınıza.
Siz bayım;
Yıllardır tüten kaç ocağın ateşiyle uğraşıyorsunuz ?
O ateş ki, tuzla buz kimyası...
Hemen kaçırma bakışlarını..!
Zaten bin pişman gözler sırlarıyla her daim sıkı arkadaş. Bambaşka biri bedenimdeki tüm ağırlığın sahibi. İmkansız diyerek karşı durduğumuz; kendimizi ana kucağıdaki gibi doygun ve huzurlu hissettiren zihnimize tatlı bir uyuşukluk veren mucizelerin ruhunda yaralar açan biz değil miyiz ?
Ateşi soğuk tüten bacalarda,
Kül rengi bir isle kaplanmış mahrem odalarda kavruk işte hayatın özü !
Tenlerine kahırdan dokuma kara keçeler giyenlere bahar yağmuru sonrası tazelenen gül yaprakları biçare !
Bilinçaltımızın bilincimizi ele geçirme mücadelesinde; kâh mistik bir titreyişe kâh çocuksu bir gülümseyişe sığınmak da en güzel hazlardan...''
***
''Çakıllı bir yolda,
Yalın ayak, gözü ıslak bir çocuğum.
Dondurma bile alacak,
Harçlık koymadılar elime.
Gözüm başka dondurmalara
Değmedi de...
O yüzdendir ki;
Kendi mutluluğumla yetinir,
Hüznümle avunurum...
Kemerimin tokası gibi,
Sakladığım aşklar hariç;
Gözüm hep onlarda...
İçim hep boş kalacak!
Yarım kalmış küçük aşkların,
Yeri dolar mı sandın?
Yaşlansam da elim değmese
O güzel heveslere
Kurumuş bir kadın olsam...
Gözümde kalanlar
İçime dert, içimde kalanlar
Gözüme perde olsun gayrı
Sarıp sarmalamadığım
Kokusunda uyumadığım,
Gözyaşlarını silemediğim,
Aşkın biçaresiyim
Ben iflah olmaz bir avare
Gözü doymaz bir çerçi
Yorulmak bilmez bir seyyahım...''
***
''Tutuşamayan bir mum oldum;
Köz gibi ama değil...''
***
''Ben dememiş olayım
Sen de duymamış..!
Ne demek aşka mesafe çok
Ne demek el ele değemezse zor..!
Katmer katmer acı büründüm oysa
Hiç biri sana dokunmadı mı?
Züleyha'nın modern dilde karşılığıyım
Aslı olmuşum, Leyla olmuşum
Kimin çölünde gezen
Mecnun'la Keremi buluşturmuşum...
Şirin olsam neyse!
Ferhat'a sözüm geçer diye avunurum...
Yokluğuna sitem etmeyeli çok oldu
Kim bilir belkide alışmışım...''
***
''Sevmenin nasıl olduğunu öğreniyordum işte
Hem uzaktan uzağa
Hem de yakından yakına...
Kokusunu getirse bir esinti
Bilirdim o deniz meltemi
Muştu gelmiş gibi,
Hediyesini verirdim...
Canımdan,
Can-ı gönülden.
Bir de gözlerim dolmasa
Kokusuna hasret
Sesine mecnun
Nasıl yaşardım ki..!
Baş ucumdaki su gibi,
Elimin altındaki nan gibi,
Öpüp koklar baş ucumda,
Severim artık onu...''
***
''Sevgili Dost,
Mektubun gelmedi.
Bu sana yazmamı engellemiyor.
Asıl mektup gelmediğinde yazılmalı.
Çünkü yazmamak da bir mektuptur, yazılandan daha güçlü satırlar içeren.
A. Ali Ural''