30 Haziran 2020 Salı
Yol!
Bir yolu gidemiyorsan,
yoldan çekilmesini bileceksin ki yoldaşına zararın olmasın!
Bazı yolculukların içe yapılma vaktini ıskalayanlar koskoca bir hayatı heba etmiş olanlardır...
"Önce refik sonra tarik!" dediler. Çok da doğru söylediler.
Tarik (yol, istikamet, menzil) ayan beyan ortadaydı da, refik/a (arkadaş, yoldaş, mürşit, sevgili) dolunay kadar erişilmezdi.
Şimdi ben yolda mı kaldım?
Hani "kişi sevdiği ile beraber" idi?
sus(a)ma vakti!
..ne ben "kal!" diyebilirdim,
ne de sen kalabilirdin..!
Tek nokta ümit verebilir, ardından bir cümle beklenebilir.
Üç nokta cevapsızlık, umutsuzluk okyanusuna açılan kapı olabilir.
Bir adam yalnızlıkla nikâh kıymış, sadakati uğruna nice güzelden geçmiş.
https://youtu.be/ofNIvd-zJDw
29 Haziran 2020 Pazartesi
28 Haziran 2020 Pazar
Kim sahih bir iman ister!
Dün gece annemle Kim milyoner olmak ister'i seyrettik. Enfes bir soru geldi. Acelece resmini çektim.
''Santimetrekare başına düşen yaklaşık 140.000 tüyle en yoğun tüylere sahip olan canlı hangisidir?''
Santimetrekare dediğin ne kadarcık bir yerdir. Ve dikkat edin, 14 değil, 140 değil, 1400 değil, 14.000 değil, 140.000 adet tüy bir santimetrekareye...
Sübhanallah!
Ruhumda fırtınalar, kalbimde teslim oluşun, iman nimetinin şükürden aciz hali ile gözlerim dolu dolu! Üstad Necip Fazıl'ın Çile şiirinde geçtiği gibi:
''Atomlarda cümbüş, donanma, şenlik;
Ve çevre çevre nur, çevre çevre nur.
İçiçe mimarî, içiçe benlik;
Bildim seni ey Rab, bilinmez meşhur!'' sekr hali gibi bir şey.
Dağ başı lazımdı nara atmak için!
Nasıl sonsuz bir kudret ki Onsuz bir an yok.
Her şeyi kuşatmış, yarattığı her şeyden haberdar ve hepsinin ihtiyacını, rızkını veriyor.
Her şeyi duyuyor, görüyor, biliyor.
İhmal ve unutmadan, noksan olmaktan münezzeh.
Allah azze ve celle...
Bir santimetrekareyi yüzkırkbin tüy ile donatıp deniz samurunu üşümekten koruyan kollayan Allah...
Öylece önümüzde hazır bulup alıştığımız, kanıksadığımız her şeyin aslında Allah'ın ayetleri, mucizatı cümlesinden olduğu tefekküründen ne kadar da uzaklaştık.
Nefsimizin hevası eşsiz sanatkarın azametli eserlerini tefekkür ve şükür ibadetinden bizleri ne kadar çok uzaklaştırdı.
Ve son cümle: Böyle bir Allah'a hayranlığın ifadesi için bile insan namazsız, secdesiz olamazdı!
Yarışmacının ilk elediği şık deniz samuru doğru cevapmış. Kendisiyle sizleri tanıştırayım:)
27 Haziran 2020 Cumartesi
Sana hep vaktim vardır!
Heba edilmiş vakitler içinde, zamansızlıktan yakınanların dünyasında "sana hep vaktim vardır benim!"
Birazcık dalsam, ya bir şarkıdan seslenirsin, ya bir şiirden tebessüm edersin...
Vakitlerin nakitten daha kıymetli olduğunu fark ettiren ömür basamaklarına varınca insan, vaktini de en kıymetlisine...
Kalbini de...
Çırpınışlarımız!
Çırpınışlarımız,
Kıyılara sitem eden dalgalar gibi!
Denizlerden kentlerin damlarına göç etmek zorunda kalan, kısılmış martı çığlıkları gibi..!
Bazen kendimizin bile duymadığı o çırpınışlarımız var ya!
İyi tarafından b/akarsak,
Yaşam belirtisi...
Kıyılara sitem eden dalgalar gibi!
Denizlerden kentlerin damlarına göç etmek zorunda kalan, kısılmış martı çığlıkları gibi..!
Bazen kendimizin bile duymadığı o çırpınışlarımız var ya!
İyi tarafından b/akarsak,
Yaşam belirtisi...
sancı!
Ölümü d/okurken zaman,
İnsanlar gündelik telaşlarındayken,
Ben yaşlanırken,
Sen daha çok güzelleşeceksin!
Senin saçlarının tellerinde,
Benimse yorgun yüreğimde
Sürüp gidecek bir ütopya gibi
Bu vuslat hikâyesinin sancısı...
25 Haziran 2020 Perşembe
Sizden gelenler / Bilirim
Bilirim,
Sana "Nasılsın" Diye Soranlara;
Kalmak İle Gitmek,
Yaşamak İle Ölmek Arasındayım Diyemezsin...
Bilirim,
Dilin Ayrı Söyler,
Gözlerin Ayrı...
Bir Çok Kelime Akarken İçinden,
Yakar Seni Duyuramadıkların...
Derin Bir İç Çeker,
Tek Bir Nefeste "İyiyim" Dersin...
İyiyim...!
24 Haziran 2020 Çarşamba
Kayda geçsin!
Hiç kimse beni ben kadar suçlayamaz!
İşte yine üçüncü kez "ben" dedim!
Yeni suçlamam olarak kayda geçsin!
_________
Sizlerden gelen görsellere teşekkürlerimle 🌺
23 Haziran 2020 Salı
sen özletirken
..artık,
gecelere
sığmıyorsun!
ve
gündüzleri de
üşütüyorsun...!
sen,
özletirken,
öldürmeyi seviyorsun!
https://youtu.be/tn_V3DuB9hA
22 Haziran 2020 Pazartesi
Sizden gelenler. 22 Haziran 2020
Ben yalnızlığımı sevmişimdir, kuru bir kalabalıktan iyidir yalnız...''
* * *
''Selâm!
Susmam dinginliğime işarettir.
Bir devir bitti mi bitmedi?
Hayatlarımız bu minval üzere akıp gitti.
Güzel yaşayamadık
Çirkin ölmeyelim.
Şair ağzıyla konuşmak da zor ve ar geliyor artık bana.
Basiretli bir adam olarak yanımdan ırayıp gittin.
Özümledim.
Çekilip gitmeni.''
***
''Ömrün Mevsimlerden Hazana Takılmasın...
Umutların Bitmesin,
Hayallerin Yıkılmasın...
Uykusuz Gecelerinde,
Umutsuz Bekleyişlerin Olmasın...
Kelimelerin Sessiz Kalmasın...
Her Kaybettiğinde Kazanan,
Her Ağladığında Gülen,
Her Sustuğunda Konuşan Bir Yanın Olsun...
Derin Bir Nefes Al Yaşamdan,
Bir Nefeste Mutluluktan...
Sen Hep Nefes Al,
Hep Var Ol,
Hep Mutlu Ol...
Hep İyi Ol...''
* * *
''Ağlayacak sazım da yoktur sözüm de yoktur.
...
Işıl ışıl bakan gözlerim
Nazım endamım
Dürülen bir yeryüzü gerçeği misali, gerçeğimizden kaçarken ...
Güzel miyim çirkin miyim sorusunu sorduğum nefsimle dost olanlar
artık düşmanım oldular .
"Sanki tümden tazelendi güzelliğim yokluğunda!!!"
demek isterdim.
Lakin
Ömrün tükenen sarp yıllarında şensiz adım attıkça
Çağın çelişkili buhranlarında sensiz kulaç attıkça
Yorgun ve aciz düşmüş bir kadınım.
Bana kimsin sen diye sorma ?
Kadının mıyım ?
Bilmem , bilemem, bilsem de inanmam ama...
Birbirimize her an ihanet etmişiz biz .
Bir bunu bilirim .
Bunca güzellik ve çirkinlik karşısında beklerken
Yalnız ve yalnız.
Zaman geldi geçti katar katar , farkındayız.
Gün inerken de ...
Batarken de ...
Pembeden maviye, maviden mora ,
Ateş kızıllığında dönüşürken
Sana dokunan o peri elleri...
Bense beyzalaşırım,
Bir hürriyettir bu !
Aydınlığımı arama ,
başında var harikulade serin bir bulut
Okşar sessizce
Gerçekten, sadakatten , yiğitlikten , aşktan
Payına düşeni,
Hem benim gibi utanması olmaz , bekleyişi olmaz , hayal kırıklığı olmaz, sitemi olmaz .
Umurunda olmaz dünya.''
* * *
" Ağlasan
gözyaşların ateştir
damlar yüreğime
ince sızımsın,
kaf dağı kadar yakın
düşlerim kadar uzak
imkânsızımsın..
Sürgünden dönmenin sevinci gibi
içime aktığın o an
sanki bedenimden
sessizce ruhumu çalan
hırsızımsın..
Yıldırımlar düşmez içime
nurunun nakşettiği
zırhımsın,
bir gün görmesem
dudaklarımdaki tebessümün katili,
efkarımsın..."
Kemal Bayrakçı
* * *
''Facebook'a ne zaman geleceksiniz?''
- Face konusunda isteksiz ve kararsızım, belli değil. Şimdilik molaya devam.
Mektuplarınıza ayrı ayrı çok teşekkürler ediyorum.
Telefondan girip paylaşım yaptığım zaman imlâ ve düzen problemli oluyor. Bazen görsel de ekleyemiyorum, sonradan PC açınca aklıma gelirse düzeltiyorum, bilginize.
Hatta bu yazıya (yayınlandıktan sonra) bir adet sizlerden gelen Kemal Bayrakçı şiiri de ekledim.
İçimdesin işte!
Hatta kendime bile!
Çok şeyi de toptan gömdüm!
İçimdeki dipsizliklere!
Baktım şairler babaları için de
Şiirler yazmış, imrenip özendim de(*)
Talihime gücenmedim, Hak şahit diye!
Şiirse bu, içindesin işte!
Çocuktum, seninle çoktum!
Merhametine meftundum...
Gözlerimden albümleri sakladım!
Burnumda kaldı, kolonya kokan ellerin, bak yine ağlattın!
(*) Bir saat önce "Babalar günü" idi!
21 Haziran 2020 Pazar
karantina!
Payıma
Susturulmuş gri bir hasret
düştüğünü
anladığım an,
insanlardan çok önce
sosyal mesafeleri aşıp,
karantina yerleşkesini ruhuma döşemiştim!
Yalnızlık yaşlılık
Stefan Zweig'ın intiharı sebebiyle yarım kalan romanı Clarissa'da geçer:''İnsan yaşlandığında ne kadar yalnızlaşıyor bilemezsiniz!''
1) Bu herkes için mi geçerlidir?
2) Her yalnız yaşlı değil, her yaşlı da yalnız değil!
3) Yalnızlık kime ve neye göre yalnızlıktır. Yalnızlık ile tek oluş arasındaki o muhteşem farkı fark ettiniz mi?
4) Yalnızlaştığımız zaman yaşlanmış mı oluyoruz?
5) Yaşlanmanın fiziki ve ruhi cepheleri...
6) Yaşlanma konusunda Mina Urgan'ı okumuştum. Anılar eşliğinde yaşlanmanın pozitif yönlerini anlatsa da, bazı cümleleri hüzne boyanmış ironi gibi gelmişti. Sanırım en az 10 yıl olmuştur kitabı okuyalı.
7) Yalnızlık iman eden şuurlu mümin için Allah ile oluş keyfiyetidir.
8) Yalnızlık inancı zayıflar için intiharın eşiğindeki ruhun azabıdır.
9) İnsan belki de yalnızlaştığında yaşlanıyor, ötelerden olgunluk yaşları alıyordur.
10) Yaşlıları sakın yalnız bırakıp, terk edilmişlik duygusu yaşatmayalım.
Başlıkları altında kitap yazıyorum ama asla yayınlanmayacak desem, zaten her nefes alışım içime doğru bir cümle desem, zaten kitap yayında ve ben yaşadıkça içinizde desem...
Her insan aslında bir yazar desem.
Her insan yanında iki kitap yazıp, beraberinde götürür desem...
Yaşlılığı anneciğimle yudum yudum tadıyorum.
Bazen çok neşeli bazen çok acı bir şurup...
Anları güzel anılar yapın sevdiklerinizle ve insanlarla. (Bak bu cümleyi tuttum, paylaşın:))
Huzur içinde olman için duacıyım babacığım.
https://www.youtube.com/watch?v=nMEHJPuggHQ
1) Bu herkes için mi geçerlidir?
2) Her yalnız yaşlı değil, her yaşlı da yalnız değil!
3) Yalnızlık kime ve neye göre yalnızlıktır. Yalnızlık ile tek oluş arasındaki o muhteşem farkı fark ettiniz mi?
4) Yalnızlaştığımız zaman yaşlanmış mı oluyoruz?
5) Yaşlanmanın fiziki ve ruhi cepheleri...
6) Yaşlanma konusunda Mina Urgan'ı okumuştum. Anılar eşliğinde yaşlanmanın pozitif yönlerini anlatsa da, bazı cümleleri hüzne boyanmış ironi gibi gelmişti. Sanırım en az 10 yıl olmuştur kitabı okuyalı.
7) Yalnızlık iman eden şuurlu mümin için Allah ile oluş keyfiyetidir.
8) Yalnızlık inancı zayıflar için intiharın eşiğindeki ruhun azabıdır.
9) İnsan belki de yalnızlaştığında yaşlanıyor, ötelerden olgunluk yaşları alıyordur.
10) Yaşlıları sakın yalnız bırakıp, terk edilmişlik duygusu yaşatmayalım.
Başlıkları altında kitap yazıyorum ama asla yayınlanmayacak desem, zaten her nefes alışım içime doğru bir cümle desem, zaten kitap yayında ve ben yaşadıkça içinizde desem...
Her insan aslında bir yazar desem.
Her insan yanında iki kitap yazıp, beraberinde götürür desem...
Yaşlılığı anneciğimle yudum yudum tadıyorum.
Bazen çok neşeli bazen çok acı bir şurup...
Anları güzel anılar yapın sevdiklerinizle ve insanlarla. (Bak bu cümleyi tuttum, paylaşın:))
Huzur içinde olman için duacıyım babacığım.
https://www.youtube.com/watch?v=nMEHJPuggHQ
20 Haziran 2020 Cumartesi
Kargo sizden, kitabım bendenizden kampanyası!
''Bloğunuz kişiye özel kısıtlanabiliyor mu?''
- Hayır! Face gibi bir yer değil burası. (MM)
*
''Lütfen gün içinde birden fazla yayın yapsanız olmaz mı?''
- Bazen zaman olmaz, bazen de yazacak güç...Bazen de o istek vardır ama bilgisayar açmaya eliniz varmaz. (MM)
*
''...Sonuç olarak sanki kitabınızın satılması istenmiyormuş gibi bir hava sezdim! Bazı yayınevleri kargo ücreti almadan gönderiyorlar işte size son alımlarımın görseli. Adınıza üzülenlerdenim.''
- Bu konuda sizlerden güzel destek mektupları aldım. Hepinize ayrı ayrı teşekkürler ediyorum. Latifesini yaptığım gibi, Rüveyda'ya Mektuplar ölümümden 50 yıl kadar sonra satar!
*
''...Muhabbet duyduğun kişiden göremediğin vefa zoruna gitmiş gönlün incinmiş!
Gönlünü hak etmeyenlere yorman haksızlık! Ederinden fazla değer vermemeli; hayatın hem öğrencisi hem öğretmeni olarak yol alıyoruz, duyguların mantığın önünde koşmamalı, yüreğinin sesini kalbini dinle üstadım.''
- İnsan sevip değer verdiğine sitem eder, gücenir. Keşke dediğinizi yapmayı başarabilseydim, belki de ömrümün akışı değişirdi. (MM)
*
''Desenize Rüveyda sadece bazı kadınların kıskandığı olmakla kalmadı, Siz 'Cihana fitne olma...' dediniz ama, o hürmetle andığınızla bile aranızda kara kedi oldu. Bence siz beni sevin :)''
- Bazı şeyleri hissetseniz de (öngörü, tahmin, feraset) önüne geçemez, engel olamaz, suyun yolunu değiştiremezsiniz. Su akar yolunu bulur, bu yol bazen hüzün ve ayrılık yolu olsa da...(MM)
*
'' Demek ki kitap çıkaracak arkadaşlar, yayınevi ile matbaa arasındaki farkı bilerek, başından her detayı ve maddi külfeti konuşmalılar. Peki siz yüzde kaç telif ücreti alıyorsunuz Murat Bey?''
- Telif ücreti almıyorum. Yani teklif eden de yok zaten.
Çok farklı bir anlaşma ve burada işin maddi kısmından bahsetmek istemem. Zaten maddi kısmına önem versem ben de ilk başta sorardım takribi 250-300 sayfalık bir kitabın ortalama maliyeti nedir diye.
Yayınevi sahibi çok değer verdiğim ve en az 20 yıldır zaman zaman mekanına gidip sohbetini zevkle dinlediğim, çayını içtiğim bir zattır. Tabi 20 yıl uzun zaman, nice sular akar, köprülerin altından değil mi...Keşke yakınlarınızla alış-veriş yapmayın prensibine uysaydım da, bu denli kırılmasaydım.
Aslında kıymetli bir okurumdan 29+(15 kargo) = 44 TL fiyat istenmesi olayı bana yansımasaydı, yine kol yen içinde kalacaktı! 44 TL istemek, açık açık kitabımın satılmasını istememekle eş anlamlı! Her yayınevinin anlaşmalı ve çok özel indirimli çalıştığı kargolar var. O kıymetli okuruma kitabım pekala 30 TL ye gönderilebilirdi. Hiç bir yayınevi 264 sahifelik kitabın kargosuna 15 TL ödemez!
Sonradan özür mahiyetinde hediye gönderme teklifi ise artık anlamlı durmuyor ki zaten sevgili okurum da kabul etmemiş.
Bu bahis ile birlikte bir dönemi kapatmış olmayı ve inşallah bu konuda artık yazmamayı ummak istiyorum. (MM)
Bundan sonra kitabımı okumak isteyen herkese kargo sizden kitabım benden kampanyası açmış bulunuyorum.
*
''..bir şiirin bile olamadım, bir şarkıda bile birleşemedi kalplerimiz...
Ben seni çok sevdim güzel adam, güzel sevdim...''
- Şairleri sevin, şiirlerine aşık olun! Yerlerini karıştırırsanız üzülürsünüz!/ Üzülürüz! diye boş yere demedim. Kendi enkazının altında kendisine karantina uygulayan bir adamdan kimseye sevgili olmaz inanın bana! (MM)
*
''Seni okumaktan vazgeçtiğim gün bil ki artık bu dünyada yokum...Nasılsın güzel adam?''
- Zor soru. Bilenler bana ne var ne çok derler. ''Nasılsın?'' sorusunda biraz matematik gizli. Hesaba çekiliş, kabir, mahşer, sırat gizli...iyilerden oluruz inşallah, teşekkür ederim. Siz de iyisinizdir umarım. (MM)
- Hayır! Face gibi bir yer değil burası. (MM)
*
''Lütfen gün içinde birden fazla yayın yapsanız olmaz mı?''
- Bazen zaman olmaz, bazen de yazacak güç...Bazen de o istek vardır ama bilgisayar açmaya eliniz varmaz. (MM)
*
''...Sonuç olarak sanki kitabınızın satılması istenmiyormuş gibi bir hava sezdim! Bazı yayınevleri kargo ücreti almadan gönderiyorlar işte size son alımlarımın görseli. Adınıza üzülenlerdenim.''
- Bu konuda sizlerden güzel destek mektupları aldım. Hepinize ayrı ayrı teşekkürler ediyorum. Latifesini yaptığım gibi, Rüveyda'ya Mektuplar ölümümden 50 yıl kadar sonra satar!
*
''...Muhabbet duyduğun kişiden göremediğin vefa zoruna gitmiş gönlün incinmiş!
Gönlünü hak etmeyenlere yorman haksızlık! Ederinden fazla değer vermemeli; hayatın hem öğrencisi hem öğretmeni olarak yol alıyoruz, duyguların mantığın önünde koşmamalı, yüreğinin sesini kalbini dinle üstadım.''
- İnsan sevip değer verdiğine sitem eder, gücenir. Keşke dediğinizi yapmayı başarabilseydim, belki de ömrümün akışı değişirdi. (MM)
*
''Desenize Rüveyda sadece bazı kadınların kıskandığı olmakla kalmadı, Siz 'Cihana fitne olma...' dediniz ama, o hürmetle andığınızla bile aranızda kara kedi oldu. Bence siz beni sevin :)''
- Bazı şeyleri hissetseniz de (öngörü, tahmin, feraset) önüne geçemez, engel olamaz, suyun yolunu değiştiremezsiniz. Su akar yolunu bulur, bu yol bazen hüzün ve ayrılık yolu olsa da...(MM)
*
'' Demek ki kitap çıkaracak arkadaşlar, yayınevi ile matbaa arasındaki farkı bilerek, başından her detayı ve maddi külfeti konuşmalılar. Peki siz yüzde kaç telif ücreti alıyorsunuz Murat Bey?''
- Telif ücreti almıyorum. Yani teklif eden de yok zaten.
Çok farklı bir anlaşma ve burada işin maddi kısmından bahsetmek istemem. Zaten maddi kısmına önem versem ben de ilk başta sorardım takribi 250-300 sayfalık bir kitabın ortalama maliyeti nedir diye.
Yayınevi sahibi çok değer verdiğim ve en az 20 yıldır zaman zaman mekanına gidip sohbetini zevkle dinlediğim, çayını içtiğim bir zattır. Tabi 20 yıl uzun zaman, nice sular akar, köprülerin altından değil mi...Keşke yakınlarınızla alış-veriş yapmayın prensibine uysaydım da, bu denli kırılmasaydım.
Aslında kıymetli bir okurumdan 29+(15 kargo) = 44 TL fiyat istenmesi olayı bana yansımasaydı, yine kol yen içinde kalacaktı! 44 TL istemek, açık açık kitabımın satılmasını istememekle eş anlamlı! Her yayınevinin anlaşmalı ve çok özel indirimli çalıştığı kargolar var. O kıymetli okuruma kitabım pekala 30 TL ye gönderilebilirdi. Hiç bir yayınevi 264 sahifelik kitabın kargosuna 15 TL ödemez!
Sonradan özür mahiyetinde hediye gönderme teklifi ise artık anlamlı durmuyor ki zaten sevgili okurum da kabul etmemiş.
Bu bahis ile birlikte bir dönemi kapatmış olmayı ve inşallah bu konuda artık yazmamayı ummak istiyorum. (MM)
Bundan sonra kitabımı okumak isteyen herkese kargo sizden kitabım benden kampanyası açmış bulunuyorum.
*
''..bir şiirin bile olamadım, bir şarkıda bile birleşemedi kalplerimiz...
Ben seni çok sevdim güzel adam, güzel sevdim...''
- Şairleri sevin, şiirlerine aşık olun! Yerlerini karıştırırsanız üzülürsünüz!/ Üzülürüz! diye boş yere demedim. Kendi enkazının altında kendisine karantina uygulayan bir adamdan kimseye sevgili olmaz inanın bana! (MM)
*
''Seni okumaktan vazgeçtiğim gün bil ki artık bu dünyada yokum...Nasılsın güzel adam?''
- Zor soru. Bilenler bana ne var ne çok derler. ''Nasılsın?'' sorusunda biraz matematik gizli. Hesaba çekiliş, kabir, mahşer, sırat gizli...iyilerden oluruz inşallah, teşekkür ederim. Siz de iyisinizdir umarım. (MM)
19 Haziran 2020 Cuma
Keşke!
"Keşke!" dedi adam, kahvesinden bir yudum içip içini derince çekerken;
"Benim seni sevip hürmet ettiğim kadar, sen de sevebilseydin beni!
Hem belki o zaman kibir elbiseni sıyırıp yelken açardın muhabbete!"
* * *
Ve sen şimdi bir kitabın giriş kapısındaki ağırlık, pişman bir cümlesin! Ve keşkelerce keder!
* * *
Şaşırmadım!
İnsan için zor olan, bidayette malum bir nihayeti,
gam mezarlığına gömme mecburiyetine tahammüldür!
Keşke anlasaydın!
* * *
Keşke!
Neyse!
Ne ise..!
İnsan işte!
18 Haziran 2020 Perşembe
Berber!
Sabah bir iki eksik tedariki için hızlıca evden çıktım.
Düzgünce diksiyonlu ben yaşlarında biri, semt berberinin kolonya kokulu zeminine kağıt para atarken seslendi:
''- Virüsten dolayı sana gelmiyorum, evde makine ile... Sabah siftahı olsun!''
Berber hem teşekkür ediyor hem de gözlerini yerdeki kâğıt paradan ayıramıyordu. (Eski bir adettir, erken saatlerde o esnaf ile işi olmayanlar yolları oraya düşmüşse yere metal para atarlardı.)
Anlaşılan adam, berberin ekonomik açıdan kendisinde hakkı olduğunu düşünecek bir inceliğe sahipti.
Hiç oyalanmadan ve teşekkür bile beklemeden gözden kayboldu!
Geride sabahın erken saatinde yüzünde tebessüm olan bir berber ile olaya şahit bendeniz vardık.
İyi insanlar iyi ki hâlâ varlar diye düşünerek markete daldım.
Paraya tamah etmeyen, çıkar için yalan söylemeyen, dili kalbinde iyi niyetle yaşayanlara binler selamlar,dualar. Böyle insanlara Allah daha ziyade versin ki onlar da kendilerinde emanet olanın bilincinde olarak paylaşmayı, gönül almayı bilsinler.
Bu dünyanın geçici bir uğrak yeri, ''bir yolcunun bir ağaç gölgesi altında nefeslenme miktarı'' olduğuna iman ederek, kalbi fitne ve fesatlıklardan koruma özeni ve hassasiyeti içinde ömür tüketenlerden olabilmemiz duası ile...
İkindi ezanları okunurken iki satır yazayım dedim. Bugün maşallah saat 17:00 itibariyle 346 okuma, dün keza 303 ne kadar teşekkür etsem azdır. Bu fakiri okumaktan usanmadınız.
Düzgünce diksiyonlu ben yaşlarında biri, semt berberinin kolonya kokulu zeminine kağıt para atarken seslendi:
''- Virüsten dolayı sana gelmiyorum, evde makine ile... Sabah siftahı olsun!''
Berber hem teşekkür ediyor hem de gözlerini yerdeki kâğıt paradan ayıramıyordu. (Eski bir adettir, erken saatlerde o esnaf ile işi olmayanlar yolları oraya düşmüşse yere metal para atarlardı.)
Anlaşılan adam, berberin ekonomik açıdan kendisinde hakkı olduğunu düşünecek bir inceliğe sahipti.
Hiç oyalanmadan ve teşekkür bile beklemeden gözden kayboldu!
Geride sabahın erken saatinde yüzünde tebessüm olan bir berber ile olaya şahit bendeniz vardık.
İyi insanlar iyi ki hâlâ varlar diye düşünerek markete daldım.
Paraya tamah etmeyen, çıkar için yalan söylemeyen, dili kalbinde iyi niyetle yaşayanlara binler selamlar,dualar. Böyle insanlara Allah daha ziyade versin ki onlar da kendilerinde emanet olanın bilincinde olarak paylaşmayı, gönül almayı bilsinler.
Bu dünyanın geçici bir uğrak yeri, ''bir yolcunun bir ağaç gölgesi altında nefeslenme miktarı'' olduğuna iman ederek, kalbi fitne ve fesatlıklardan koruma özeni ve hassasiyeti içinde ömür tüketenlerden olabilmemiz duası ile...
İkindi ezanları okunurken iki satır yazayım dedim. Bugün maşallah saat 17:00 itibariyle 346 okuma, dün keza 303 ne kadar teşekkür etsem azdır. Bu fakiri okumaktan usanmadınız.
17 Haziran 2020 Çarşamba
belki de...
..birlikte yağmurlar altında ıslanmak vardı...
belki kuraklığımız bir nebze de olsa dinerdi...
https://www.youtube.com/watch?v=x7gvFSBlf8w&feature=youtu.be
16 Haziran 2020 Salı
Bu şartlarda ''Rüveyda'ya Mektuplar''ı ben de satın almam! (3)
Serimizin 3.sünden herkese kucak dolusu sevgiler.
Sizlerin bilgilendirmesi sebebi ile kitapyurdu.com'a yazdım.
''Pandemi sebebi ile, tedbir almışlar (!)
Nasıl ve ne şekilde güleceğim bilemedim doğrusu.
Kitabımı almak isteyenlerin maskesi mi yok, sosyal mesafeye mi uymuyorlar, ah belki de temizlik kuralları..!
Buldum!
Belki de kitapların yaprakları arasına virüs bulaşmıştır! (Bu arada yeni uydurukça ''bulaş'' kelimesinden tiksiniyorum. Parantezi kapa.)
Şimdi bana cevap veren zat-ı muhtereme ''Ne alaka, daha tatmin edici ve ciddi bir cevap verir misiniz lütfen, en azından deyin ki, bu ara işleri biz de astık, yaz rehaveti, canımız çalışmak istemiyor! Tedbir almak, kitap satmamak mıdır? Kalkıp da pandemi kremi sürmeyin her mazeretin üzerine! Yoksa Rüveyda'ya Mektuplar'a siz de mi taktınız!'' diye tekraren cevap yazmak pek bir anlamsız zaman israfı olur.
Değişim Yayınları sahibinden de mail gelmiş. Kendilerine burada yayınlamamı isterler mi diye sordum. Olur derlerse onu da sizlerle paylaşırım.
Kitabımı okuyup sevdiklerine hediye etmek için tekrar alanların varlığı hiç de az değilmiş. Bu vesile ile öğrenmiş oldum. Onlara da ayrıca teşekkürü bir borç bilirim.
İşte kitap yurdu ile o tarihi yazışmamız :
* * *
''Bu ara bazı okurlarım Rüveyda'ya Mektuplar için sitenizde ''Kitap geçici olarak temin edilemiyor!'' ibaresi ile karşılaşıyorlarmış. Mümkünse sebebini öğrenebilir miyim?
Saygılarımla...
Murat Mesut''
* * *
Merhaba Sayın hayaller4321@hotmail.com
kitapyurdu.com olarak gösterdiğiniz ilgiye teşekkür ederiz.
Pandemi sürecinden dolayı gerek teslimatlar , gerekse tedarik süreçlerinde ki sıkıntılardan dolayı geçici tedbirler almak zorunda kaldık. Bu süreç normale döndüğünde güncellemeler hızlı bir şekilde yapılacak.
selamlar
https://www.kitapyurdu.com
kitapla buluşmanın en kolay yolu
Sizlerin bilgilendirmesi sebebi ile kitapyurdu.com'a yazdım.
''Pandemi sebebi ile, tedbir almışlar (!)
Nasıl ve ne şekilde güleceğim bilemedim doğrusu.
Kitabımı almak isteyenlerin maskesi mi yok, sosyal mesafeye mi uymuyorlar, ah belki de temizlik kuralları..!
Buldum!
Belki de kitapların yaprakları arasına virüs bulaşmıştır! (Bu arada yeni uydurukça ''bulaş'' kelimesinden tiksiniyorum. Parantezi kapa.)
Değişim Yayınları sahibinden de mail gelmiş. Kendilerine burada yayınlamamı isterler mi diye sordum. Olur derlerse onu da sizlerle paylaşırım.
Kitabımı okuyup sevdiklerine hediye etmek için tekrar alanların varlığı hiç de az değilmiş. Bu vesile ile öğrenmiş oldum. Onlara da ayrıca teşekkürü bir borç bilirim.
İşte kitap yurdu ile o tarihi yazışmamız :
* * *
''Bu ara bazı okurlarım Rüveyda'ya Mektuplar için sitenizde ''Kitap geçici olarak temin edilemiyor!'' ibaresi ile karşılaşıyorlarmış. Mümkünse sebebini öğrenebilir miyim?
Saygılarımla...
Murat Mesut''
* * *
Merhaba Sayın hayaller4321@hotmail.com
kitapyurdu.com olarak gösterdiğiniz ilgiye teşekkür ederiz.
Pandemi sürecinden dolayı gerek teslimatlar , gerekse tedarik süreçlerinde ki sıkıntılardan dolayı geçici tedbirler almak zorunda kaldık. Bu süreç normale döndüğünde güncellemeler hızlı bir şekilde yapılacak.
selamlar
https://www.kitapyurdu.com
kitapla buluşmanın en kolay yolu
sargı bezi!
..yok işte!
bu dünyada
yaralarımı saracak
bir sargı bezi!
uzunca zaman oldu
o dermanı ummayalı...
mutluluğa dair
güzellikleri unutalı...
dedim ya işte,
yaralarım yârim,
yârim sırdaşım,
sırdaşım
Kalbim oldu...
''Sınırlara tek başıma yürürüm
Taş gibi suya dalmak için
İliğine kadar üşürüm
Niye hep yalnız buraya gelirim? ''
Taş gibi suya dalmak için
İliğine kadar üşürüm
Niye hep yalnız buraya gelirim? ''
15 Haziran 2020 Pazartesi
Mısra kısa kalıyor her defasında
Sen nasıl güzel bir şiirsin ki;
Bir dizede göklerde uçurtma gibi,
Bir dizede okyanusların dibinde,
Mahzenlerinde zincirlerdeyim...
Bir şiire sığmaz ki
Tek bir kirpiğinin kıvrımı...
Nerede kaldı,
Gözlerinin uçsuz bucaksız dipsizliği,
Kaşlarını hafif çattığındaki o muhteşem tablo...
Ya eşiğinin ucundan öptüğüm satırlar,
İsmini, hitabeti kurgulayıp hecelerken,
Kayıp gidiyor kelimeler almış başını...
Akıp gidiyorum zamanın esrarında,
Mısra kısa kalıyor her defasında...
Sen nasıl güzel bir şiirsin ki;
Kelimeler aciz, cümleler mahcup,
Kalem sarhoş, mürekkep bir deli mavi...
Bitimsiz ılıman bir iklim,
Takatsiz ve hayran düşüp kalıyorum,
Her dizenin ayak ucuna...
Çok şey dilimde, hepsi de gönlümde ürkek...
Mısra kısa kalıyor her defasında...
Sen nasıl güzel bir şiirsin ki;
İnsanın şair değil,
Şiirde bir hece olası geliyor...
Parmak uçları ile dokunur gibi,
Dokuyorum geceyi,
Gözyaşlarımın üzerinde...
Uyku bile uykuda,
Seni arıyorum kelimelerce.
Mısra kısa kalıyor her defasında...
Sen nasıl güzel bir şiirsin ki;
Bir tebessüm etsen, bir lahzâ...
Kanat çırpıverir ruhum
Oracıkta can veririm biliyorum.
Sonra saçlarındaki tel sayısı kadar,
Mısra dökülüyor bir anda ufkuma,
Tutulma sebebim oluyorsun nutkuma...
Varsın meczup desin diyenler!
Varsın sıraya girsin kınayıcılar!
Senin aczinde kaybolmuşken
Mısra kısa kalıyor her defasında...
Sen nasıl güzel bir şiirsin ki;
Okumaya doyamıyorum...
Sesim bazen feryatları koluna takmış cantabile
Bazen çağları gezinip gelen umutsuz bir bariton...
Okurken yaşanansın sen,
Şiirlerin Sultanı,
Saltanatını bir kölenin omuzlarında
Mütevazıce hükümferma eylerken,
Mısra kısa kalıyor her defasında...
Sen nasıl güzel bir şiirsin ki;
Onca kelimede önsöz makamına bile geçilemeyen,
Girizgâhında bocaladıkça hayran kalınan...
Bir hitabına meftun, muhtaç ve hep aç...
Mısra kısa kalıyor her defasında...
Mısra kısa kalıyor her defasında...
Bu şartlarda ''Rüveyda'ya Mektuplar''ı ben de satın almam! (2)
''14 Haziran 2020 blog yazınıza binaen yazıyorum.
Değerli Murat Mesut azizim,
Çok ilginç bir yazı/durum karşısında şaşkınlığımı ifade etmek isterim!
Son dönemde hediye etmek üzere farklı kitaplar satın aldım ve size ait 'Rüveyda'ya Mektuplar' da dahil olmak üzere rakam ve ödeme bedelini görmeniz için tarafınıza gönderiyorum.
Bahsettiğiniz rakam üzerinden kitabınızı 1 adet almam bile mümkün olmazdı, üzülerek ifade ediyorum.
Anlayamadığım *Ayni kitabın farklı farklı fiyata satılması da ayrı bir muamma!
Kitap için ayırdığım bütçemizi en iyi (makul) koşulda harcayabilmekten yana tercih ediyorum.
Saygılar, selamlar..''
Sevgili Dost,
Siz nasıl güzel insansınız, kitabımdan 3 adet alıyorsunuz, hem eş dosta hediye, hem bu fakire atiye...
Ve toplamda 7 kitaba 9.90 TL kargo ücreti öderken, benim yayınevim bir adet kitabım için tam 15 TL ( toplamda 44 TL) kargo istemiş! Önceki yazımda da belirttiğim gibi, inşallah bu vahim yanlış her kitabımı almak isteyen okura yapılmamıştır! Yapıldığını söyleyen okurlar varsa lütfen yazsınlar.
Yayınevi sahibinin bilgisi dışında bir sehiv olduğu ''iyi niyetini'' taşıyalım diyeceğim de, orada çalışanların Hocanın bilgisi dışında bu şekilde davranabilme olasılığı çok küçük bir ihtimal! (Şunu da ifade etmeliyim ki, işin maddi kazanç kısmına, kendi adıma zerre pirim vermem! Ben kitabımdan para kazanmayı aklımdan bile geçirmedim. Basım için ödediğim miktarın bir kısmı geri döner mi, bunun bile düşünmedim. Yazdıklarımın kitap olarak elimde olmasının ve okura verdiğim sözü yerine getirme hazzının maddi ölçüsü olamaz.)
Kitapyurdu.com ile ilgili olarak, oradan temin etmek isteyenler de: ''Kitap geçici olarak temin edilemiyor!'' ibaresi ile karşılaştıklarına göre; bu durumda bendeniz elimde kalan kitapları şehir meydanında halka açık dağıtayım bu iş bitsin!
Zira yayınevim şehirdeki kitapçılara olsun, en azından 2-3 kitabevine kitabımı numune bazında bile satsınlar diye sunmadı, gerekçeleri de, parasını alamamakmış!
İlk zamanlar yayınevimin girişindeki panolarında kitabım bana hoş geldin derdi, kitaplar arasında kitabımı görmek beni mutlu ederdi, artık o da yok, kaldırmışlar! Gücenmedim mi gücendim, kırılmadım mı kırıldım! (İnsan en çok da sevgi-saygı duyduklarına kırılır. Ah bir anlasak!)
Ne olurdu onlarca kitap içinde dost muhabbetimin geçtiğini sandığım mekanda eserim duruverseydi! Bari ödediğimiz meblağın hatırına!
Latifesini yaptığım gibi, ölümümden 50 yıl sonra satar bu kitap!
14 Haziran 2020 Pazar
Bu şartlarda ''Rüveyda'ya Mektuplar''ı ben de satın almam! (1)
Bugün gelen bir mail bendenizi son derece üzdü! Geçmişte konuyla ilgili üzerini kapamaya çalıştığım üzüntülerimi de tazelemiş oldu!
Aklıma gelmişti ama hiç bir okura sorma cesareti gösterememiştim. Sevgili okur da, 8 Haziran'dan beri bana meseleyi üzülürüm diye yansıtmamış. Sonunda (iyi ki) dayanamamış.
Zaten ne demek istediğimi gönderdiği maille gelen ekran görüntüsü ayan beyan ifade ediyor! Yani altında ''yorumsuz'' yazsam yayınlasam kâfi gelecek!
Ben de olsam 44 TL verip bir adet kitap almam!
Malumdur ki yayın evlerinin anlaşmalı ve sürekli çalıştıkları kargoları var ve onlar için kargo bedelleri, tahminimizin de altında son derece ekonomik.
Bunu bir defasında uzak bir vilayetimize göndereceğim hem çok ağır hem de hacimce büyük bir kolide yaşamıştım. Alacaklı kişi, komşusunun anlaşmalı kargo firmasını devreye sokmuştu ve evimden gelip almışlardı. Ödenen miktar sözü edilir ve hatırımda kalan bir meblağ bile değildi. Öyle ki, kendi kendime bizden ne çok alıyorlar demiştim.
Rüveyda'ya Mektuplar, çeşitli İnternet sitelerinde 23 ila 27 TL arasında satışa sunulmuş. Benim kitabımın çıktığı yayın evi hem 29 TL'ye satıyor, hem de kargo ücreti olarak tam tamına 15 TL ilave ücret talep ediyor! Bunu ben göndersem sanırım benden de bu rakamı isterdi kargolar. (Hatta ilk fırsatta bir kaç kargoya soracağım.)
Yayın evim zaten sürekli çalıştığı ve toptan indirimli kargo ödediğine göre; hiç kargo ücreti almadan da kitabımı satabilir mi? İsterse satar, yine de kitaptan kâr eder mi, eder! Yayın evi bunu yapmadığı ve 44 TL gibi yüksek bir meblağ talep ettiği için, kim bilir böyle kaç okur haklı olarak almaktan vazgeçti!
Trajikomik olan bir şey de ben ara-sıra yayınevine uğradığımda bana soruyorlardı, ''Satışlar nasıl?'' diye. Sanki benim yayın evim var ve ben kitabımın pazarlamasını yapıyorum! Oysa bu soruyu benim sormam gerekmez mi? Satışlar nasıl, kaç kitabımı sattınız, bu hafta diye...!
Bir arkadaşım kitap çıkarmak için şahsıma sorular sorduğunda, ''Yayın evim, sadece kitabı çıkartırız, başka bir şeye karışmayız!'' dedi dediğimde ''- Ne saçma bir şey! Onu matbaalar da yapar!'' diyerek şaşkınlığını ifade etmiş ve ''onca basım ücreti ödeyeceğim, sonra kitabım ne yayın evinin raflarında gözükecek, ne de satılması için çaba...'' demişti.
Kitapyurdu.com'dan temin etmek isteyenleri: ''Kitap geçici olarak temin edilemiyor!'' ibaresi karşılıyormuş!
Şimdi benim yayın evimde 44 TL gibi fahiş bir rakam. kitapyurdu.com'da dediğim gibi kitap yok! Bu durumda bu kitap nasıl ulaşacak okurlara?
Şunu ifade etmem şart: Bu şekilde 44 TL ödemiş olan okurlar lütfen bana ulaşsınlar, kargo onlara ait olmak üzere, kitabımdan bir adet hediye edeceğim. Facebook hesabımı kapattığım için, takip edip hesabı olanlar, lütfen sayfalarında bu yazımı paylaşırlarsa müteşekkir olurum.
Aklıma gelmişti ama hiç bir okura sorma cesareti gösterememiştim. Sevgili okur da, 8 Haziran'dan beri bana meseleyi üzülürüm diye yansıtmamış. Sonunda (iyi ki) dayanamamış.
Zaten ne demek istediğimi gönderdiği maille gelen ekran görüntüsü ayan beyan ifade ediyor! Yani altında ''yorumsuz'' yazsam yayınlasam kâfi gelecek!
Ben de olsam 44 TL verip bir adet kitap almam!
Malumdur ki yayın evlerinin anlaşmalı ve sürekli çalıştıkları kargoları var ve onlar için kargo bedelleri, tahminimizin de altında son derece ekonomik.
Bunu bir defasında uzak bir vilayetimize göndereceğim hem çok ağır hem de hacimce büyük bir kolide yaşamıştım. Alacaklı kişi, komşusunun anlaşmalı kargo firmasını devreye sokmuştu ve evimden gelip almışlardı. Ödenen miktar sözü edilir ve hatırımda kalan bir meblağ bile değildi. Öyle ki, kendi kendime bizden ne çok alıyorlar demiştim.
Rüveyda'ya Mektuplar, çeşitli İnternet sitelerinde 23 ila 27 TL arasında satışa sunulmuş. Benim kitabımın çıktığı yayın evi hem 29 TL'ye satıyor, hem de kargo ücreti olarak tam tamına 15 TL ilave ücret talep ediyor! Bunu ben göndersem sanırım benden de bu rakamı isterdi kargolar. (Hatta ilk fırsatta bir kaç kargoya soracağım.)
Yayın evim zaten sürekli çalıştığı ve toptan indirimli kargo ödediğine göre; hiç kargo ücreti almadan da kitabımı satabilir mi? İsterse satar, yine de kitaptan kâr eder mi, eder! Yayın evi bunu yapmadığı ve 44 TL gibi yüksek bir meblağ talep ettiği için, kim bilir böyle kaç okur haklı olarak almaktan vazgeçti!
Trajikomik olan bir şey de ben ara-sıra yayınevine uğradığımda bana soruyorlardı, ''Satışlar nasıl?'' diye. Sanki benim yayın evim var ve ben kitabımın pazarlamasını yapıyorum! Oysa bu soruyu benim sormam gerekmez mi? Satışlar nasıl, kaç kitabımı sattınız, bu hafta diye...!
Kitapyurdu.com'dan temin etmek isteyenleri: ''Kitap geçici olarak temin edilemiyor!'' ibaresi karşılıyormuş!
Şimdi benim yayın evimde 44 TL gibi fahiş bir rakam. kitapyurdu.com'da dediğim gibi kitap yok! Bu durumda bu kitap nasıl ulaşacak okurlara?
Şunu ifade etmem şart: Bu şekilde 44 TL ödemiş olan okurlar lütfen bana ulaşsınlar, kargo onlara ait olmak üzere, kitabımdan bir adet hediye edeceğim. Facebook hesabımı kapattığım için, takip edip hesabı olanlar, lütfen sayfalarında bu yazımı paylaşırlarsa müteşekkir olurum.
13 Haziran 2020 Cumartesi
Bilinmezlik sırrı
Bilinmezlikteyim!
Kimsesiz bir sessizlikte!
Ruhumu keşfe izin,
Halimi arza rıza yok!
Kim ki burada bilinmeye gayret etti,
Dokundu gayretullaha,
İncindi aşkullah!
Bilinmezlikteyim!
Kimsesizlerin, Kimsesindeyim..!
Herkesin kendi derdine düşeceği günde,
Onun Kerem Gölgesini gözlemekteyim...
10 Haziran 2020 Çarşamba
Rüveyda'ya Mektuplar'ı okurken ne dediler!
Murat Mesut sen yaz biz okuyalım bugün tekrardan aldım elime kitabını yine ara ara okuduğum gibi okudum sonrası bir mektup yazdım..içime doğan duygularla...iyi ki varsın iyi ki kalemin var🙏
''Uzun zamandır yazmıyorum sana .
Biliyorsun işte "iyi değildim" bir takım kayıplar sonrası ruhum göçte idi .
Biraz da haklısın sitemde ama ne zaman kalemi alıp sana yazmaya çalışsam içim hüzünler ülkesiydi.
Oysa bilirim benim mektuplarım iyi bir teselli sana ama ben kendime bile teselli olamazken nasıl olur da kelimelerim yüreğine "ilaç" olurdu ki senin ?
Olmazdı...!
O yüzden biraz toparlanmayı bekledim tekrar sana yazabilmek için... Keşke yanımda olsan mektuplarında ki sihirli teselliyi birde omzunda bulsam...
Hiç bir şey demeden, öyle saatlerce sussam ne güzel olurdu tüm yorgunluklarımız şifa bulurdu değil mi?
Duyar gibi oluyorum ah keskelerini, sonrasında bana sitemlerini, çünkü bir araya gelmeyi ben istememiştim. Korkmuştum sana yüklediğim anlamların 'sende herkes gibisin'e dönmesinden.
O yüzden sırrım kalmanı istedim. Hem her sır sahibine aittir ya, seni gördükten sonra sırrım açığa çıkarken hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktı o yüzden bırak böyle kalsın bende hep bir sır kal bana ait gizemli ve özel...
Hem sarılmak dediğin ne ki ben gözlerimi kapadığımda ruhum yanına koşuveriyor işte aramızda ki şey öyle özel bak şimdi yine yanımda hissettim seni nefesin tavaf etti ruhumun sır odalarını...
Yine dönüverdim bir pervaneye yandım hasretinle. Ah bu duygular! Daha da bağlıyor içimde ki sır aşk içime sığmıyor aşkın sırlarını keşfediyorum bu sayede...
Unuttuğum ne duygu varsa sır odalarından çıkıp kalbime doğuyor..
Ah ne çok duyguyu kaybettim hissizleştim derken yeniden bulmak çocukluğumun en mutlu anıları sanki. Öyle keyifli...
Sen nasılsın?
Bahçendeki çiçekler nasıl?
Yine konuşuyor musun onlarla, benden bahsediyor musun sitem dolu sözlerle? Yoksa benim yerime onlara mı söylüyorsun en sihirli sevgi fısıltılarını?
Yok düşünmesi bile kötü! O sevgi fısıltılarına asıl benim ihtiyacım var. Hem ben senin sevda çiçeğinim, en çok ben hak ediyorum o sevgi fısıltılarını...
Hadi bekliyorum şimdi bana gün yüzü görmemiş bir sevda şiiri fısılda ardından da seni seviyorum demeyi de sakın unutma olur mu?
Hadi kapat gözlerini ve hisset...Bahçene gelmişim çiçeklerin arasında gülümsüyorum. Heybende ki en özel sevgi sözcüklerini...
Bekliyorum...!
Nevin Aktekin Gülfırat
Kıymetli Arkadaşım yine kitabıma nazire, güzel bir mektup kaleme alarak, kitabımı ödüllendirmiş.
Sonsuz teşekkürler ediyorum. Böyle mi yapsak ne, siz yazıp gönderin, ben yayınlayayım. Hiç değilse bloğum değer kazanır. Benim fukara kelimelerim nasılsa yok satıyor;)
''Uzun zamandır yazmıyorum sana .
Biliyorsun işte "iyi değildim" bir takım kayıplar sonrası ruhum göçte idi .
Biraz da haklısın sitemde ama ne zaman kalemi alıp sana yazmaya çalışsam içim hüzünler ülkesiydi.
Oysa bilirim benim mektuplarım iyi bir teselli sana ama ben kendime bile teselli olamazken nasıl olur da kelimelerim yüreğine "ilaç" olurdu ki senin ?
Olmazdı...!
O yüzden biraz toparlanmayı bekledim tekrar sana yazabilmek için... Keşke yanımda olsan mektuplarında ki sihirli teselliyi birde omzunda bulsam...
Hiç bir şey demeden, öyle saatlerce sussam ne güzel olurdu tüm yorgunluklarımız şifa bulurdu değil mi?
Duyar gibi oluyorum ah keskelerini, sonrasında bana sitemlerini, çünkü bir araya gelmeyi ben istememiştim. Korkmuştum sana yüklediğim anlamların 'sende herkes gibisin'e dönmesinden.
O yüzden sırrım kalmanı istedim. Hem her sır sahibine aittir ya, seni gördükten sonra sırrım açığa çıkarken hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktı o yüzden bırak böyle kalsın bende hep bir sır kal bana ait gizemli ve özel...
Hem sarılmak dediğin ne ki ben gözlerimi kapadığımda ruhum yanına koşuveriyor işte aramızda ki şey öyle özel bak şimdi yine yanımda hissettim seni nefesin tavaf etti ruhumun sır odalarını...
Yine dönüverdim bir pervaneye yandım hasretinle. Ah bu duygular! Daha da bağlıyor içimde ki sır aşk içime sığmıyor aşkın sırlarını keşfediyorum bu sayede...
Unuttuğum ne duygu varsa sır odalarından çıkıp kalbime doğuyor..
Ah ne çok duyguyu kaybettim hissizleştim derken yeniden bulmak çocukluğumun en mutlu anıları sanki. Öyle keyifli...
Sen nasılsın?
Bahçendeki çiçekler nasıl?
Yine konuşuyor musun onlarla, benden bahsediyor musun sitem dolu sözlerle? Yoksa benim yerime onlara mı söylüyorsun en sihirli sevgi fısıltılarını?
Yok düşünmesi bile kötü! O sevgi fısıltılarına asıl benim ihtiyacım var. Hem ben senin sevda çiçeğinim, en çok ben hak ediyorum o sevgi fısıltılarını...
Hadi bekliyorum şimdi bana gün yüzü görmemiş bir sevda şiiri fısılda ardından da seni seviyorum demeyi de sakın unutma olur mu?
Hadi kapat gözlerini ve hisset...Bahçene gelmişim çiçeklerin arasında gülümsüyorum. Heybende ki en özel sevgi sözcüklerini...
Bekliyorum...!
Nevin Aktekin Gülfırat
Kıymetli Arkadaşım yine kitabıma nazire, güzel bir mektup kaleme alarak, kitabımı ödüllendirmiş.
Sonsuz teşekkürler ediyorum. Böyle mi yapsak ne, siz yazıp gönderin, ben yayınlayayım. Hiç değilse bloğum değer kazanır. Benim fukara kelimelerim nasılsa yok satıyor;)
8 Haziran 2020 Pazartesi
yürünmüyor sensiz!
Yok bir şey!
Öylesine!
Ölesiye..!
Adını söylemek istedim,
Adınla adım attım,
Korktuğum sensizliğe...
Olmadı!
Yürünmüyor sensiz!
7 Haziran 2020 Pazar
bazı şarkılar
Bazı şarkılar vardır,
Mühürlü,
Sahipli...
İlkin masmaviyken,
Anıların diriliğinde,
Kan kırmızı!
Dinlemeseniz de,
Ezberinizde,
Aldığınız nefestedir.
Tuşlarına dokunmasınız bile,
Onlar size dokunur!
Yaşanamamışların izi gibi,
İz bırakır ömrünüze!
6 Haziran 2020 Cumartesi
Size yeni!
Karantina, kısıtlamalar, maskeler...size yeni!
Kaç yıl oldu aşka karşı karantina altında kalbim...
Cebimde gülen bir maske her zaman taşırım.
Biri kısıtlama mı dedi!
Güldürmeyin beni canlar!
senin yerine...
O güzel gözlerinden bir katre inci tanesi süzülmesin!
Bırak,senin yerine şiirler ağlasın, bülbüller figân eylesin!
https://www.youtube.com/watch?v=3hHp3Yel_rM
https://www.youtube.com/watch?v=3hHp3Yel_rM
5 Haziran 2020 Cuma
kapa gözlerini...
Kapa gözlerini,
Ben aç demeden açma...
Duygularını,düşüncelerini.
Ne varsa,
Hepsini kalbinde topla...
Kapa gözlerini,
Açıl bana,
Esir ettiğin ne varsa,
Bugün bırak ufkuma.
Bir uçurtma kadar özgürce,
Dilediğince şımarsın,
Kayıtlardan azade...
Kapa o güzel gözlerini,
Bırak bir süre dünya mahrum kalsın,
Bırak bana aksın,
Ne varsa içinde saklın...
Kapa gözlerini,
Kirpiklerin parmaklık,
Gülüşlerin zincir yoluma...
Kapa gözlerini,
Ve ne varsa kalbimde sakla...
Ben aç demeden açma...
Duygularını,düşüncelerini.
Ne varsa,
Hepsini kalbinde topla...
Kapa gözlerini,
Açıl bana,
Esir ettiğin ne varsa,
Bugün bırak ufkuma.
Bir uçurtma kadar özgürce,
Dilediğince şımarsın,
Kayıtlardan azade...
Kapa o güzel gözlerini,
Bırak bir süre dünya mahrum kalsın,
Bırak bana aksın,
Ne varsa içinde saklın...
Kapa gözlerini,
Kirpiklerin parmaklık,
Gülüşlerin zincir yoluma...
Kapa gözlerini,
Ve ne varsa kalbimde sakla...
Sizden gelenler / Yazmak; Bir Yalnızlık Hikayesidir...
Yazmama Kararınıza Tepki Olarak Bir Şeyler Karalamak Geçti Gönlümden:
Size Yazmanın Ne Olduğunu Anlatmak Haddim Değil,
Size Akıl Vermek Bana Düşmez Biliyorum,
Çünkü Kendini Akıllı Sananlar Dünyanın En Aptallarıdır,
Ama Yine de Birkaç Kelime Etmek İstiyorum...
Yazmak; Duyguların Buğulandığı Anlarda,
Kelimelerin Anlam Taşımasıdır...
Güneşin Sıcağında Esen Rüzgar
Gecenin Karanlığını Aydınlatan Yıldız,
Denizin Sularında Yükselen Dalga,
Gökyüzünün Boşluğunda Uçan Kuştur...
Yazmak; Tabir-i Caiz İse Bir Savaşçıdır,
Onu Zapt Etmek Öyle Sanıldığı Gibi Kolay Değildir...
Gözlerde,
Bakışlarda Umut,
Yürekte Anlam Bulan Duygudur...
Ay Işığında Dalgalanan Hayal,
Kalbin Derinliklerinden Kopup Gelen,
Artçı Şoktur...
Yazmak; Kirpiklerden Süzülen,
Vazgeçilemeyen Tattır...
Zamansız Gecelerde Adını Gönlüne Yazmak,
Elindeki Resmiyle Uykuya Dalmaktır...
Bir Gülüşüne,
Bir Öpüşüne,
Seviyorum Deyişine Ömür Vermektir...
Yazmak; Kağıt Üstüne Yazılan Karalama Değildir;
Yüreğinde Rengarenk Açan Çiçek,
Gönlünde Gece Gündüz Uçan Kelebektir...
Kollarında Uyuyamamanın Soğukluğu,
Dudaklarından Öpememenin Kuraklığdır...
Kısaca Yazmak; Bir Yalnızlık Hikayesidir...
Hangi Renk,
Hangi Tat,
Hangi Lezzet Anlatabilir ki Yazmayı...
Yazmanın Tadına Varmak Yerine,
Susuşlar,
Sürgün Hisler Niye?
Yazmayı Tasarladığın Her Şiiri,
Yazmış mısın Yoksa Çok Önceden?
Kaç Kalem,
Kaç Satır Tüketmişsin ki,
Satırlara Gizlemiş Sevgi Sözcüklerin,
Sonsuzluğa Kilitlenmiş Hayallerin...
Kendini Bu Çelişkili Zamanlara Bırakırsan,
Senden Çok Şey Alıp Götürür...
Zamana Bıraktıkça,
Zamanla Tükenir,
Eksilir,
Kaybolursun...
Kalbinde Dikenler Çıkmadan,
Üzerine Kapadığın Kapıları Aç...
İçini Karamsar Tutma ki,
Sessizliğe Üşümesin Mutlulukların,
Kimliksiz Kalmasın Arzuların,
Çaresizlikte Ölmesin Umutların...
Rüzgarın Tersine Döndüğünü Düşünme...
Söz Heybenden İnciler Çıkarmaya Devam Et...
Kendi Ekseninde Dön,
Kalbinin İlham Kaynaklarına İn...
Kendi Ruhuna,
Kalbine Ne,
Nasıl Sirayet Ediyorsa Onu Yaz...
Müsaade Et,
Kalemin,
Dilin,
Gönlün,
Sadece Yazmak İçin Yorulsun...
İnan Karaladığın Her Cümle,
Belki de Tek Bir Kelime,
Yetip Artacaktır Binlerce Acını Dindirmeye...
Çünkü Yazarak Arınmaya Muhtaç Gönüler...
Şunu Bilin ki;
Yazmayı Bırakmanıza En Çok Ben Üzülürüm...
4 Haziran 2020 Perşembe
Güzel bir sürpriz oldu
İnsanın kendi karalamasını başka bir sesten dinlemesinin hazzını ilk defa "Hey Rüveyda!" ile tatmıştım.
Daha sonra başka dostlardan da mini mini seslendirmeler almıştım.
Bu şekilde bloğa yüklemelerde sorun oluyor bakalım açacak mı?
Yalnız Öleceğim!
Değer ve emek veren kıymetli arkadaşıma çok teşekkür ediyorum.
3 Haziran 2020 Çarşamba
Sizden gelenler / Ve sesli şiirim
''Seni yazmanın
İmkânsızlığını
Anladım
Ve
İstifamı verdim!
Müteşairlik makamına,
Arz olunur! ''
''Zaten uzun zamandır şiirlerinizi seslendirmez oldunuz. Ne demek ''Haklısın aslında, eskisi gibi yazamıyorum! Hem her gün hem de kalite açısından!'' bizler her gün zevkle severek sayfanızdayız. Siz halka açık birisisiniz övgü de eleştiri de olacak. Nasıl ki övgü sizi şımartmadı, yergi de yıldırmamalı. Hani her yere veda eder ama bloğunuza veda etmezdiniz! Kızgın ve kırgınız affola!!!''
***
''Asla inanmıyorum, bize ve kendinize bunu yapmaz, yapamazsınız.
Siz bile bile insanları üzecek biri değilsiniz, yıllardır tanıdığım Murat iseniz..!''
* * *
Son Rüveyda mektubumda dillendirdiğim gibi, ''yazarak saçmalamaktan'' kendimi emekliye ayırma kararı aldım.
Yeterince ''kendimden kendime,kendimce, bir yudum teselli'' diyerek saçmalayarak, zamanınızı çaldım. Bıkmadınız mı? Belki de uzun bir nadasa ihtiyacı var içimin.
Bu arada beni eleştiren dostum, son derece iyi niyetli olarak yaptı bu tenkidini. Şükür bendeniz bulunduğum yeri bilen ve sürekli sorgulayıp kontrol eden biriyim. Birileri beni övse, mahcup bir utangaçlıkla ''Allah'ım! Beni affet ve onların gördüğünden daha iyi eyle.'' diye dua ederim.
Seviyorum sizleri, yereni de, öveni de...
Sesli şiir dediniz, dün kısacık bir şey yükledim. (MM)
https://www.youtube.com/watch?v=nzbfzAk1ZDw
İmkânsızlığını
Anladım
Ve
İstifamı verdim!
Müteşairlik makamına,
Arz olunur! ''
''Zaten uzun zamandır şiirlerinizi seslendirmez oldunuz. Ne demek ''Haklısın aslında, eskisi gibi yazamıyorum! Hem her gün hem de kalite açısından!'' bizler her gün zevkle severek sayfanızdayız. Siz halka açık birisisiniz övgü de eleştiri de olacak. Nasıl ki övgü sizi şımartmadı, yergi de yıldırmamalı. Hani her yere veda eder ama bloğunuza veda etmezdiniz! Kızgın ve kırgınız affola!!!''
***
''Asla inanmıyorum, bize ve kendinize bunu yapmaz, yapamazsınız.
Siz bile bile insanları üzecek biri değilsiniz, yıllardır tanıdığım Murat iseniz..!''
* * *
Son Rüveyda mektubumda dillendirdiğim gibi, ''yazarak saçmalamaktan'' kendimi emekliye ayırma kararı aldım.
Yeterince ''kendimden kendime,kendimce, bir yudum teselli'' diyerek saçmalayarak, zamanınızı çaldım. Bıkmadınız mı? Belki de uzun bir nadasa ihtiyacı var içimin.
Bu arada beni eleştiren dostum, son derece iyi niyetli olarak yaptı bu tenkidini. Şükür bendeniz bulunduğum yeri bilen ve sürekli sorgulayıp kontrol eden biriyim. Birileri beni övse, mahcup bir utangaçlıkla ''Allah'ım! Beni affet ve onların gördüğünden daha iyi eyle.'' diye dua ederim.
Seviyorum sizleri, yereni de, öveni de...
Sesli şiir dediniz, dün kısacık bir şey yükledim. (MM)
https://www.youtube.com/watch?v=nzbfzAk1ZDw
2 Haziran 2020 Salı
Sizden gelenler (Yüreğinin Kırılgan Penceresi)
Seni yazmanın
İmkânsızlığını
Anladım
Ve
İstifamı verdim!
Müteşairlik makamına,
Arz olunur!
Murat Mesut
*
''Yüreğinin Kırılgan Penceresinden Görüyorum,
Gözlerinde Hüznün En Büyüğünü Var...
Hoşnutsuz Bakışların Saklanmış Gözlerinin Ardına...
Kalmışsın Kara Bulutlar Arkasında,
Belli ki Ruhun Çok Ağır Yara Almış...
Görüyorum,
Yüreğin Misafir Gibi,
Ruhun Ödünç,
Duyguların Sessiz,
Rüzgar Götürmüş Gibi Umutlarını,
Karabasanlar Hapsetmiş Sanki Kelimelerini...
Umutsuz,
Yalnız,
Kimsesiz,
Sevgisiz,
Bir O Kadar da Yorgun Bakıyorsun Uzaklara...
Sahi Hazır mısın?
Gerçekten Yelteniyor mu Gitmeye Ayakların?
Ya Sıkılırsan?
Sana Yazılan Şiirleri Okuyamazsan?
Ya Aklına Gelir de Özler,
Gözlerine Geri Dönmek İstersen?
Ya Hasreti Solgun Yüzlü Günbatımlarında,
Duvarları Terk Etmeye Hazırlanan Işıklarda Ararsan?
Niye Bu Yaşadığın Sonbahar?
Yazmak Aşk Rüzgarının Delice Estiği Mevsim,
Sana Sunulmuş Muhteşem Bir Yetenek Değil midir?
Hüzünlü de Olsan,
Eğrisiyle,
Doğrusuyla,
Usanmadan Yazmaya Devam Etmen Gerekmez mi?
Karanlıkla Sarmaş Dolaş Olup,
Ayazlarla Yalnız Dans Etmeye Kalkışman Niye?
Gecenin Karanlığına İnat,
Umuda Yak Işıklarını...
Düşlerinin Kanatlarını Umutlarına Sar...
Unutma,
Gönül Mürekkebini Tüketildiğin Zaman,
Yüreğin Feri Sönüyor,
Umutla Bakılmıyor Karanlıklara...
Uzaklaşırken Senden Nefes Nefese Zaman,
Toz Duman Bir Suküt Oluyor Senden Geriye Kalan,
Bir de Umutlarını Unutmanın Kekremsi Burukluğu...
Gölgende Kendi Ruhunu Bile Bulamaz Oluyorsun...
Kayboluyorsun Aşınmış Yollarda,
Bükük Bir Boynun İle Yitik Umutlara Karışıyorsun...
Mutsuzluk,
Umutsuzluk,
Huzursuzluk Yağıyor Her Zerrene Gökyüzünden…
Mevsimlerin Önemi Yok ki,
Aşk Senin Hissettiğin Kadardır...
Bil ki Hayalsiz Kavuşamazsın...
Rüyaların Canını Acıtmazsa,
Çabalama Boşuna,
Mutluluğu Yakalayamazsın...
Yüreğinin Kanatlarını Koşulsuz Açarsan Sonsuzluğa,
Bir Kıvılcım Yeter Sevdanı Tutuşturmaya...
Sen Günü Kovalarken
Akşamların Yalnızlığına Firar Ederken,
Gökyüzü Üstüne Üstüne Gelirken,
Belki Çıkar Gelir...
Senin Sevdiğin Gibi,
Senin Baktığın Gibi Bakar Gözlerine,
Kayıtsızca,
İsteyerek,
Özleyerek...
Acelen Ne?
Sen de Gün Gelecek Herkes Gibi Solacak,
Yıldızlar Gibi Kaybolup,
Güneş Gibi Batacaksın...
Ansızın Çarpma Kapıları,
Kalem Karası Günlüklere Sıkıştırma Duygularını...
Çizip Üzerini,
Yeltenme Bir Kalemde Silmeye Kendini...
Firar Eden Gemi Olma,
Terk Edilmiş Bir Liman Hatta,
En Çokta Sokakların Kaldırımsız Yolları...
Bölme Kalbini,
Topla,
Toplarla Kendini...
Takma Kimseleri,
Umursama,
Sevgiden Başka Kapı Arama...
Farkında Değilsin Belki Ama,
Suskunluk Can Acıtır...
Haydi,
Yelken Açsın Satırların Mısralara...
Doyasıya Nefeslen Sonsuzluğun Ötesinde...''
İmkânsızlığını
Anladım
Ve
İstifamı verdim!
Müteşairlik makamına,
Arz olunur!
Murat Mesut
*
''Yüreğinin Kırılgan Penceresinden Görüyorum,
Gözlerinde Hüznün En Büyüğünü Var...
Hoşnutsuz Bakışların Saklanmış Gözlerinin Ardına...
Kalmışsın Kara Bulutlar Arkasında,
Belli ki Ruhun Çok Ağır Yara Almış...
Görüyorum,
Yüreğin Misafir Gibi,
Ruhun Ödünç,
Duyguların Sessiz,
Rüzgar Götürmüş Gibi Umutlarını,
Karabasanlar Hapsetmiş Sanki Kelimelerini...
Umutsuz,
Yalnız,
Kimsesiz,
Sevgisiz,
Bir O Kadar da Yorgun Bakıyorsun Uzaklara...
Sahi Hazır mısın?
Gerçekten Yelteniyor mu Gitmeye Ayakların?
Ya Sıkılırsan?
Sana Yazılan Şiirleri Okuyamazsan?
Ya Aklına Gelir de Özler,
Gözlerine Geri Dönmek İstersen?
Ya Hasreti Solgun Yüzlü Günbatımlarında,
Duvarları Terk Etmeye Hazırlanan Işıklarda Ararsan?
Niye Bu Yaşadığın Sonbahar?
Yazmak Aşk Rüzgarının Delice Estiği Mevsim,
Sana Sunulmuş Muhteşem Bir Yetenek Değil midir?
Hüzünlü de Olsan,
Eğrisiyle,
Doğrusuyla,
Usanmadan Yazmaya Devam Etmen Gerekmez mi?
Karanlıkla Sarmaş Dolaş Olup,
Ayazlarla Yalnız Dans Etmeye Kalkışman Niye?
Gecenin Karanlığına İnat,
Umuda Yak Işıklarını...
Düşlerinin Kanatlarını Umutlarına Sar...
Unutma,
Gönül Mürekkebini Tüketildiğin Zaman,
Yüreğin Feri Sönüyor,
Umutla Bakılmıyor Karanlıklara...
Uzaklaşırken Senden Nefes Nefese Zaman,
Toz Duman Bir Suküt Oluyor Senden Geriye Kalan,
Bir de Umutlarını Unutmanın Kekremsi Burukluğu...
Gölgende Kendi Ruhunu Bile Bulamaz Oluyorsun...
Kayboluyorsun Aşınmış Yollarda,
Bükük Bir Boynun İle Yitik Umutlara Karışıyorsun...
Mutsuzluk,
Umutsuzluk,
Huzursuzluk Yağıyor Her Zerrene Gökyüzünden…
Mevsimlerin Önemi Yok ki,
Aşk Senin Hissettiğin Kadardır...
Bil ki Hayalsiz Kavuşamazsın...
Rüyaların Canını Acıtmazsa,
Çabalama Boşuna,
Mutluluğu Yakalayamazsın...
Yüreğinin Kanatlarını Koşulsuz Açarsan Sonsuzluğa,
Bir Kıvılcım Yeter Sevdanı Tutuşturmaya...
Sen Günü Kovalarken
Akşamların Yalnızlığına Firar Ederken,
Gökyüzü Üstüne Üstüne Gelirken,
Belki Çıkar Gelir...
Senin Sevdiğin Gibi,
Senin Baktığın Gibi Bakar Gözlerine,
Kayıtsızca,
İsteyerek,
Özleyerek...
Acelen Ne?
Sen de Gün Gelecek Herkes Gibi Solacak,
Yıldızlar Gibi Kaybolup,
Güneş Gibi Batacaksın...
Ansızın Çarpma Kapıları,
Kalem Karası Günlüklere Sıkıştırma Duygularını...
Çizip Üzerini,
Yeltenme Bir Kalemde Silmeye Kendini...
Firar Eden Gemi Olma,
Terk Edilmiş Bir Liman Hatta,
En Çokta Sokakların Kaldırımsız Yolları...
Bölme Kalbini,
Topla,
Toplarla Kendini...
Takma Kimseleri,
Umursama,
Sevgiden Başka Kapı Arama...
Farkında Değilsin Belki Ama,
Suskunluk Can Acıtır...
Haydi,
Yelken Açsın Satırların Mısralara...
Doyasıya Nefeslen Sonsuzluğun Ötesinde...''
1 Haziran 2020 Pazartesi
Sizden gelenler (Kaleminiz terapinizdi hani?)
Yazmaktan çok kelimeleri dans ettiren ey sen!
Yazmayı bırakmak bir canlıyı uçurumdan atıp seyretmek gibidir…
Eğer senin bir an olsun modunu düşüren birkaç kişinin yargısı ise bir Sizden gelenler kısmında:
“Bazı şiirlerinizi eleştirsem, kırılır ya da kızar mısınız?'' sorusuna cevaben “Kızmam ama kırılırım! Şiir dediğimiz şey makaleden farklıdır.
İçimizin anlık yansımasıdır.
Ki ben yazar yayınlarım, günlerce bir tuvalin karşısındaki ressam gibi iki fırça bir fırt... yapamam.
Ki bu adamı/n şiirlerini çok da ciddiye almayın derim.
Diyorum ya hep ''ruhumun saçmalıklarını burada topluyorum'' diye...
Diyorum ya ''bir yudum teselli'' diye...'' diyen ey sen bir daha düşün bakalım.
Şiirlerin, yazıların senin içinden gelen şeyler deneme gibi bunlar eleştirmeye açık değillerdir ki zaten eleştirseler dahi bunlara takmana gerek yok sen yazmayı teselli, bir ilaç gibi gören birisin yazmaya devam et isterlerse hiç kimse okumasın senin için rahat olsun yeter ki…
Eleştiriler, dilin kemiği yok konuşup dururlar tabii ki bunlar insan her şeyden rahatsızlık duyar ancak bunlar ne yönden eleştiriyorlar senden daha iyi durumda olan kişiler mi bunlar diye düşünerek hareket etmeni ve yazmayı bırakmamanı her insana bir umut, kendine bir sevda gibi sürdürmeni isterim…
Bu arada eleştiri kişinin yapamadığı işlere karşı olandır tabii ki bunu genelleme yapmıyorum bu konu için… Herkes de her şeyi beğenmek zorunda değil ki zaten beğendirmek zorunda değilsin bunu unutma…
Sevgiler…
* * *
''Kaleminiz terapinizdi hani?
Hadi bizi düşünmüyorsunuz onu anladık da, kendinizi de mi düşünmüyorsunuz?
Kitabınızı da okumuş biri olarak, onlarca övgüde şımarmayan siz, kalkmış iki kişinin kendince sebeplerle sizi ''vasat'' bulmalarına kaleminizi (ve bizleri) kırmaya karar vermişsiniz.
Bunu ne bize ne de kendinize yapmaya hakkınız yok anlıyor musunuz Mesut olmayan Murat Bey!''
Yazmayı bırakmak bir canlıyı uçurumdan atıp seyretmek gibidir…
Eğer senin bir an olsun modunu düşüren birkaç kişinin yargısı ise bir Sizden gelenler kısmında:
“Bazı şiirlerinizi eleştirsem, kırılır ya da kızar mısınız?'' sorusuna cevaben “Kızmam ama kırılırım! Şiir dediğimiz şey makaleden farklıdır.
İçimizin anlık yansımasıdır.
Ki ben yazar yayınlarım, günlerce bir tuvalin karşısındaki ressam gibi iki fırça bir fırt... yapamam.
Ki bu adamı/n şiirlerini çok da ciddiye almayın derim.
Diyorum ya hep ''ruhumun saçmalıklarını burada topluyorum'' diye...
Diyorum ya ''bir yudum teselli'' diye...'' diyen ey sen bir daha düşün bakalım.
Şiirlerin, yazıların senin içinden gelen şeyler deneme gibi bunlar eleştirmeye açık değillerdir ki zaten eleştirseler dahi bunlara takmana gerek yok sen yazmayı teselli, bir ilaç gibi gören birisin yazmaya devam et isterlerse hiç kimse okumasın senin için rahat olsun yeter ki…
Eleştiriler, dilin kemiği yok konuşup dururlar tabii ki bunlar insan her şeyden rahatsızlık duyar ancak bunlar ne yönden eleştiriyorlar senden daha iyi durumda olan kişiler mi bunlar diye düşünerek hareket etmeni ve yazmayı bırakmamanı her insana bir umut, kendine bir sevda gibi sürdürmeni isterim…
Bu arada eleştiri kişinin yapamadığı işlere karşı olandır tabii ki bunu genelleme yapmıyorum bu konu için… Herkes de her şeyi beğenmek zorunda değil ki zaten beğendirmek zorunda değilsin bunu unutma…
Sevgiler…
* * *
''Kaleminiz terapinizdi hani?
Hadi bizi düşünmüyorsunuz onu anladık da, kendinizi de mi düşünmüyorsunuz?
Kitabınızı da okumuş biri olarak, onlarca övgüde şımarmayan siz, kalkmış iki kişinin kendince sebeplerle sizi ''vasat'' bulmalarına kaleminizi (ve bizleri) kırmaya karar vermişsiniz.
Bunu ne bize ne de kendinize yapmaya hakkınız yok anlıyor musunuz Mesut olmayan Murat Bey!''
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)