6 Aralık 2022 Salı

Mühim bir sual!

"Murat hocam 
Kişi sevdiğine (şiir ile);

"Teslimi kalp ile diz kırdığım 
Yegâne mabed sen değil misin"

şeklinde hitap edebilir mi? Lütfen bloğunuzda yanıtlarsanız sevinirim. Saygılar."

Hemen aklıma Cemal Süreya'nın İçi zift küfür dolu üvercinka şiiri geldi! Ne cüret ne hadsiz sarhoş kalem. Daha önce onu bu blogda uzunca işlemiştim, bakılabilir. (Bu tarz şiirleri olumlamak, beğenmek, okuyup videosunu yapmak ayrıca suç ortaklığı!)

Gönderdiğiniz şiirin tamamı bu olmasa gerek, hepsini istedim sizden. Arama motoru da ipucu vermedi. 

Teslimi kalp; teslim olmuş kalp demek. 
Diz kırmak da bunu tamamlıyor. Mecazen bu da teslim olmak, sözlük anlamıyla yere çöküp oturmak ya da evlilik teklif ederken ki erkek duruşu (!) 

Yegâne; tek, biricik.

Mabed; ibadet edilen mekân, tapınak. Cami, kilise vb.gibi...

Mecaz anlam yükleyerek de kullanımda, işte bu noktaya itirazım var! Mecaz bahane edilerek küfre kapı açmak! Kaldı ki mecaza sonsuz sınırsız bir hürriyeti kim vermiş sorusuna verilecek cevap meselenin ayrı bir boyutu.
Bir şeyin en uç, en mükemmel noktası. Örneğin: Güzellik mabedi: Çok güzel olan kimse şeklinde imiş! Bunu mabed kelimesi olmadan ifade etmek zor mu?

Dini istilah ve kavramları ulu orta gelişi güzel kullanmak kişinin felaketi olabiliyor.

Madem ki elhamdülillah Müslümanız, bakacağız dinimiz bu tarz mecaz adı altındaki tasarruflarımıza izin veriyor mu? 
Din, hayatın ve dahi sanatın her alanına, her şeye dair hükümler ihtiva eden ilahi kanun, nizamdır. (Sayısız ayet ve hadis var.)

"Ciddisi de ciddî, şakası da ciddi" şeylerden biri de kişi şakayla, mecazen/misalen; "şu işi yaparsam gevur olayım!" dese o işi yapmasa da artık tevbe edip yeniden iman tazelemesi gerekir. Şakacıktan eşine "seni boşadım"demesi gibi. Üç nikâh bağından biri maalesef kaybedilmiş olur. Şüphesiz bunda hikmetler ve çok önemli sebepler var, girersek yazı aşırı uzun olacak, o kısmı siz araştırın.

Efendim ne olmuş alt tarafı şiir/sanat ya da şarkı diyemezsiniz! Nice şarkılarla insanlar güle ağlaya imanlarından edildiler bu ülkede! Örnekleri belki başka bir yazıda inceleriz.

En bariz bir misal geldi aklıma:
"Mihrabım diyerek sana yüz sürdüm!"

Bakalım mihrap neymiş:Cami ve mescitlerin içinde Kâbe yönünü belirten, yapının o yönündeki duvarında bulunan ve imama ayrılmış olan oyuk, bölüm. Kıblegâh.

Kadını kıblegâh gibi görmek.
''Yegâne mabed'' korkunç bir genelleme! Biricik tapınak! 

Bu dünyaki yapıp ettiklerimizin kelimesi kelimesine kayıt altında olduğuna iman eden Müslümanlar olarak, yine bu dünyadaki kendimizce ürettiğimiz bahane ve mazeretlerimizin Hak katında da geçerli olup-olmadığı hususunda hassas davranmak durumundayız. 

Dikkatinizi çekmeliyim; bahse konu olan gündelik (ameli) günahlar değil! İtikada, imana, inanca dayanan son derece ciddi eylemler! 

''Ahir zamanda kişi okun yaydan çıktığı gibi imandan çıkar da haberi olmaz!'' 

''Mülhid kendisini Müslüman sanır.''

Sonuç olarak şayet gönderdiğiniz şiir bir arkadaşınıza aitse lütfen uyarın. Şiir hayatımızın merkezinde, rekabetimizin biricik aracı vazgeçilmezimiz değil! Her gün şiir üretmek zorunda da değiliz. En iyi şair olmak da...
Lakin iyi bir kul olamasak da, sağlam, sahih; Allah katında geçerli makbul bir iman dünya ve içindeki her şeyden önemli ve önce gelmelidir. 
Kişi bir kelime ile ilahi gazaba düçar olabilir, bir kelime ile ilahi rızaya mazhar olabilir vesselam.