Değişik bir tarif...
Gece ile gündüzün karışımı gibi bir şey...
Acı ile tatlının, siyah ile beyazın, görmekle körlüğün, kavuşmakla ayrılığın, yaşamakla ölümün, tutunmakla düşmenin, bulmakla kaybetmenin...
Buldum derken kaybetmek...
Kendi sevincinin içini kanlı gözyaşlarıyla doldurup orada boğulmak, katılmak, yok olmak...
Hani o ''lambada titreyen alev'' misali...
İdam sehpasına yeni çıkmış adamın titreyen dizleri gibi...
Ya da ''ölünce sevemezsem seni''çaresizliği gibi buzla ateşin karışımında sevmek seni...
Ölmek bir şey ama bir daha senden haber alamamak, kaç ölüme bedel...
Ateş mi buz sebebi ile söner, buz mu ateş sebebi ile...
Buzdum, ateşinde erimeye can pervane oldum...
Buzdum, bir senin ateşinle çözüldüm...
Buzdum, yokluğunda taşa döndüm..!
Seni özlemeyi seçtim, bu seçim belki bazen kendi tercihim bazen de kaderin bize çizdiği roldü...
Sen özleme, özlemenin ağırlığını, çilesini yaşama, sen özlenmeyi seç, özlenen ol, hep orada, hep kalbimde...