21 Ekim 2012 Pazar
anneciğim..
Bahçemdeki çiçekler solmaya yüz tutmuş,
Süpürmek için gittiğimde farkettim..Kelebeklerden zaten eser yok!Arılar da yakında kaybolurlar, börtü-böcekler gibi..
Depresyona girmiş bir adamın görüntüsünde, sanki tsunamiden kalma gibi..
Güneş varmış, hava sisliymiş, ne gam..!
Ey ölüm..!
Bildiğim bir şey varsa, önümde beni bekleyen tek ''sadık'' gerçeklik sensin..
İnsan kırkı geçince, daha mı fazla bileniyor bu gerçeğe ne..?
Akşam anneme iyi uykular derken, ona belli etmeden daha bir derinden, ''hasretle'' bakarak, öpüşüm bundan olsa gerek..
Koklayarak bir veda busesi gibi..
Zaten her görüşümüz ''son'' görüşümüz değil mi..? Sonraki ''An''için kesinleşmiş bir randevumuz yok.
Yetmişine iki varken, yaşlılık hastalığı belini iyiden iyiye büktü anneciğim..
Her sabah kendimi unutup, senin başına neden korkulu bir merakla koşuyorum..
Daha bir farkındalıkla bakıyorum, çocukluğuna dönmüş yüzüne..
Biliyorum, bir an gelecek, ölüm ya seni ya beni alarak ayıracak bizi..
Bile bile, tutamadan zamanı; bakıyorum bahçemdeki ölgün çiçeklere..
''Bu kış yolculuk var, diyorsa için,
Beni de beraber al anneciğim!... '' Necip Fazıl Kısakürek