Sevgili Rüveyda,
Hüznümün koyulaştığı demlerde, kaçtığımsın. Korkuyorum bu gidişle insanlar yıldızları da çalacaklar, gökteki ayı üzdükleri yetmiyormuş gibi…
Faniliğin rengine bürünüp de geldi akşam. Gün ölmek üzere… Gün öldürüyor ömrümden bir günü daha…
Ah kaçıncı akşam bilen yok!
Sen yoksun, ben iyi değilim ve üşüyorum!
Üşüdüğüm demlerde, üzerime örtülen yorgan gibi, sıcak sobanın yanında yer açan ev sahibi gibi, sığınılansın...
Neredesin?
Sorgusuzca, soyunup da gel, şartlarından, kuşatmalardan!
Eşine rastlanmayacak günler bizi beklerken, sıyrıl prangalardan!
Veda etmeden gel, zaman yok; hadi duy artık sesimi!
Gözlerime baksan sessizce, anlatır onlar sana hasretlerimi...
İsim arama hikâyemize, ardına bakma, sadece gel..!
....devamını kitabımdan okuyabilirsiniz.