''Abi kim bu Rüveyda ?'' diye lezzetli bir soru gelmiş.
Demek beni dikkatli okumuyorsun sevgili kardeş. Nasipse bu sorunun cevabını ''Rüveyda'ya mektuplar (26) '' da vermeye çalışayım.
Bir diğer soruya cevabım : Dediğiniz gibi, şair olup şiir yazanlar, sıra dışı olabilirler ama onlar da bizler gibi zaafları, hataları olan insanlar.
Şairlerin hayatlarındaki farklı kadınlara, farklı mektup/şiirler yazmaları onları çapkın yapsa da, samimiyetlerini sorgulamamızı gerektirmez. Kalplerini açıp görme imkânımız yok!
Tabi, şairleri sevmek riskli olabilir, yeni bir şiir için sizi uzaklara yolcu edebilirler !
Ve evet, açılır müzikleri fırsat buldukça iptal ediyorum. Arşive girince hepsi, hep birlikte kakafoni oluyorlar :))
Sevgi ve saygı bizden de size olsun.Teşekkürler.
***
''Aşkın şehri,caddesi,sokağı kısaca yurdu yoktur,süresi,korkusu,neden sorusu da,çünkü aşk zamanın mekanın olmadığı bir boyuttur.
Bir yanın eksik,bir yarın kırık boğazın düğüm düğüm düğümlenirken onu taşırsın mısralarına. Yokluğunun yüreğini ateşlere düşürdüğünü,düşlerinde büyüttüğünü,hayallerinde yaşattığını, saklandığın sığınağın,içtiğin ilacın,yaralarına derman olanın olduğunu bilmesini hissetmesini istersin. Aldırmadan gözlerinden dökülen yıldızlara düşlerin en güzeline,en uzununa onunla dalarsın gün bitip de dönerken geceye,içindeki çocuğun sessiz ağlayışlarını içersin yudum yudum. Yazdığın her mısrada güneşi kucaklasan da gölgesinde üşürsün.Bir yaşına daha bastırırsın hüzünlerini. Korkularındır buna sebep, sevdandır her şeye sebep.''
***
''Ağır hastalıklı bir türkü eşliğinde, yol kenarlarındaki ölü bülbüllerin figânını işitmeden, varlıklarını farketmeden geçip gittiler.''
***
''Yaşanmamış düşler iz bırakır içimizde ve düşler kırıldıkça batar yüreklerin ucuna. Kabullenmek,yaşama direnmek,yaşanan günlere kader demek,iç çekişlerle onsuz zamanları,hasretin yükünü taşımak zordur. Uzakların çaresizliği kahretse de yürek, hüzne batmış bir suret olsa da koyu bir düşün içinde,hep aynı senfonide yüreğinin dansı başlar onunla,her günün sabahında düşlerin onu sana getirir ama o bilmez attığın kahkahalar aslında hıçkırık olduğunu. Çünkü nafiledir kendinden kaçış.''
***
''O ki, pınar basında çeker suya hasret;
Kadınında kadına, yurdunda yurda hasret.
Yalan dünyada bütün görünüşler iğreti;
Her şey o şeye hazin benzeyişten ibaret.
Var olan yoklukların ömrünü sürüyorum
Aşklar bomboş kuruntu, hürriyetler esaret
Yalnız, 'Rakip' ismiyle Allah’ı görüyorum
Bir yokluk ki, bu dünya, var olandan işaret.
N.F.Kısakurek''
***
''Şiir en çok sevilene yakışır. gelinlik misali giydirilirken mısralar sevgiliye,mısra mısra kanar kalem yazmaya çalışılan her cümlede,bulut bulut hüzün yerleşir gözlere. sevdanın yağmur olmuş hali gözlerden yağar ve gecenin ıssızlığına eşlik eder.''
*
"Şairin de dediği gibi:
'iki rayı gibiyiz tren yolunun,
yakın olması neyi değiştirir son istasyonun'
Ne kadar yakın olsa da son istasyon,
ayrı yazılmış bir kader için ne fark eder ilk ya da son."
*
''Yarım kalmış bir ömür gibi, bir sevda dönüp durur dillerde. Sevilmek için kendini kaybettiğin yanları ile usundaki hayallerden,gözlerindeki düşlerden,dudaklarındaki rüyalardan öper yüreklerin en titrek yeri.''
***
''Ben Gecenin En Karanlık Saatinde En Duygulu Şarkılarla Büyütmüşken Aşkı,
Sen Acımasızca Küçülttün...
Ben Gözlerimden Gözlerine Köprü Yapıp Yol Eylemişken Aşkı,
Sen Köprünün İplerini Kopardın...
Ben Kışın Dondurucu Ayazında Üşümesin Diye,
Yüreğimde Saklamışken Aşkı,
Sen Buz Gibi Sözlerinle Dondurdun...
Ben Bir Ömür Sürecek Derken,
Sen Bir Kalemde Sildin Aşkı...
Karamsar ve Duygusal Ruh Halimle
Tutsak Bıraktın Beni Karanlık Gecelere...
Uğrunda Bir Değil,
Binlerce Gece Uykusuz Yaşadım Seni...
Sessiz Gecelerin Dehşetinde Özlerken Seni,
İçimde Hissederdim Sancı İzlerini...''