"Etikle ahlak aynı şeydir. Etik Yunancası, ahlak Türkçesidir." [Teoman Duralı]
Galiba genlerimde ünlü simalara karşı azıcık itirazkar bir asilik var! On dil ve onlarca kitabı, kariyeri herkesce saygı görmüş, düşünür/filozof Şaban Teoman Duralı hocaya cehaletime dayanarak itiraz edesim var!
Salt iki farklı dil karşılaştırmasında evet aynı anlama gelse de etikle ahlâk içerik olarak aynı şey değil. Ne kelime kavram kökleri olarak ne de aidiyetleri açısından.
Malum, her milletin, ülkenin, dinin hatta ideolojilerin ahlâk anlayışları bir takım benzerlikler içerse de beynelmilel kabuller dışında farklıdır.
Ahlâka etik elbisesi giydirdikten sonra başladı dejenerasyon/bozulma...
İstilahların, terminelojinin, kavramların çocukları ahlâklı kelimeleri yeni etik kelimelerle değiştire değiştire toplumca değişir ve fakat bu değişimi de hemen fark edemez. Sonra ze kuşağı böyle der mesuliyet ve mahiyetin maliyetinden de kolayca sıyrılırız.
Ahlâki prensipler tüm dünyada aynı mı, sorusunun cevabı önemli. Aynı olsun diye insan hakları beyannamesi gibi normlar yazılmış olsa da bağlayıcılığı ya da yayılması için bir çaba, bir çalışmadan söz edilemez. BM bünyesindeki kimi kurumlar bazı ünlü simalar eliyle yılda bir kaç göstermelik aktivite ve görüntüden ibaret.
"İlahî ahlâk, İslam diyarında çoktan gömülmüştür" [Nurettin Topçu]
İşte hoca meselenin can alıcı noktasını, acı hakikati dillendiriyor. İslâm ahlâkını benimseyip ona göre yaşamayı gaye edinen bir Müslüman nasıl oluyor da ticarette bir kapitalist gibi acımasız olabiliyor. Nasıl oluyor da evde eşine zulm edebiliyor, aldatabilirken sağ elle yemek yemenin öneminden ehemmiyetinden dem vurabiliyor.
Ahlâkın kaynağı dindir.
İslâm ahlâkı diye bir gerçeklik var. Tarihe Müslümalar bu ahlâk ile medeniyet olarak damgasını vurmuş.
Mesela İslâm ahlâkı ile zorla toplumlara dayatılan laik/seküler etik (ahlâk) bir olabilir mi?
İnsanların vicdanlarını sürekli diri ve temiz tutmayan, menfaate ve ego beslemeye dayalı öğretiler etik olabilir ama ahlâki olamaz. Bizatihi ahlâkın kaynağı semavi hak dinlerdir ve günümüzde asliyeti ve safiyetiyle bozulmadan varlığına iman ettiğimiz İslâm kıyamete kadar huzurun adresidir.
Sevgili Peygamberimiz (sav): "Din edeptir."buyurmuştur.
Edep anayasa ise ahlâk da yasalardır diyebiliriz.
Ahlâk edebin çocuğudur.
Tarihi süreç içinde edep (itikad gibi) hiç değişmemiş, lâkin ahlâki umdeler (amel gibi) toplumlara ve şartlara/örflere göre kimi zaman değişkenlik göstermiştir. Detayı yazımı daha da çoğaltır girmeyeceğim.
Sonuç olarak, tarihte dürüstlüğümüzle dünyaya òrnek olmuş İslâm medeniyetinin temsilcileri olarak, ahlâktan etiğe d/evrildiğimiz zamanlardan bu yana, içimizde kendisini en sert, katı antilaik olarak ifade edenlerin dahi altlarındaki zemin çoktan.kaymış, gönüllerindeki ahlâk, yaşamlarında kaybolup gitmiş ve biz bunun farkında olamamışız.
Toplumsal kargaşamızın, huzursuzlukların, sahtekârlıkların, cinayetlerin, hırsızlıkların temelindeki sebep, bizi takvalı, hayalı kılan, Allah’ın sevgisini kaybetme endişesini canlı tutan ahlâkımızı kaybetmiş olmamızdır.
Kuşkusuz, derin ve kitaplık çaptaki konu bir makaleye sığmadı.
"Allah’ın ahlâkı ile huylanınız."
"Peygamberin ahlâkı Kur'andı."
Ahlakın kaynağı vb başlıklar altında uzunca ve örneklemelerle yazılacak çok var.
Sizler kısa yazılarıma alışkınsınız. Bu defa çoğumu aza sayarsınız.