*
- Değişik konuda bir mektup...Evet dizilere vaktim olursa, yan gözle biraz bakıp, çabuk sıkılan biriyim. Belki bir diziye/kediye çiçeğe bağlanmaya da korkuyorumdur. Gamofobi ile karıştırılmasın. Bu daha farklı bir şey, belki tanımını bilimsel olarak bendeniz armağan ederim dünyalılara. Giderken gökkubbede yalnız müteşairliğimizden seken ahlar mı kalsın! (İçim muzur çocuk gibi gülerken, yüzüm mostralık.) Bunun da psikolojide tanımı vardır, nevrotik kişilik falan olabilir.
Madem ağlamalı enstantaneler var, en azından ilk bölümüne bakabilirim
"Ağlamak güzeldir, süzülürken yaşlar gözünden..."
Kalbi kurak bırakmamalı...
Teşekkürler
*
"Bazıları doğuştan şanslı.
Bazıları ne yapsa suçlu!
Bazıları verici ama hep kaybeder!
Bazıları el üstünde tutulur kıymet bilmez!
Bazıları çok sever ama hiç sevilmez!
Bazıları bencillikten kalpleri kör sağır
Bazıları vefayla sadakatle suskun...
Böyle uzar gider...
Denge olmalı her yerde herşeyde.
Arkadaş, dost, akraba, eş, sevgili ne olursa olsun.
İnsan çok sevse de karşılık olmayan hiç bir sevgi mutluluk vermez acılar sevene kalır."
*
- Hüzün veren bir mektup...
Bu dedikleriniz de insanoğlunun imtihan soruları işte ve dengeyi tutturmak öyle yazıldığı kadar kolay olmuyor. Bazı imtihanlar çok yıpratıcı olabiliyor. İnsan ummadığı şeylerle sınanabiliyor ve " dert birdir, şekvacı olursan iki olur" demişler. Beterin beteri olduğunu bilinciyle, Allah bu günlerimizi aratmasın, imtihanımızı kolaylaştırsın, duasıyla, Allah'a emanet olun.
Not: Bu blogda hâlâ aşk üzerine bir şeyler çiziktiriyorsam, bu hadsizliğim ve bir yudum tesellimdir.
Ne yazık ki pek hobisi olan biri değilim. Yazı, kelimeler yoldaşım. Onlarla hemhal, onlarla oyalanır, yol beklerim. Beklerim, giderim demedim. Yol bana gelir...Ben bir türlü yola gelemedim...(Yine kelime oyunu)