14 Mart 2021 Pazar

Kalbime Mektuplar [11]



Şairin: 
''Eylül gibiyim,
Ey yüreğimde soluduğum!
Yazdan alacaklı,
Kışa borçluyum.
Güneş kadar uslu,
Gökyüzü gibi pusluyum.'' 
[Cemil Baştürk ] dediği iklimleri her ay, her an yaşayan zavallı yorgun kalbim!

''Eylül bakışlı adam'' demiştim bir gün bir fotoğrafımda bakıp dalıp, uzaklara... 
O uzaklar ki, eylüller uğramaz oralara... 
Mayıs sevinçleri yaşanır hep... 
Renkler ne ölgün ne de sarının tonlarında veda makamında yaşarlar. 

Ey ruhuma dolanan sevgili!
Ben her mevsim, her vakit,
Eylül gibiyim!
Aşktan alacaklı, 
Sana borçluyum...
Sen masumdun, 
Ben suçluydum!
Yeryüzünde görünmemeliydim.
Sesim duyulmamalı!
Adım bilinmemeliydi!

Şair olsaydım mahlasım:
''Eylül bakışlı şair'' olurdu.
Şarkılar hep seni terennüm ederken,
Şiirlerim hep sana çıkardı.
Ey canıma can sevgili!
Bil ki hasretin ilk günkü gibi,
Hiç bitmeyecek, bitmedi...

Aşk cesaret işi, delilik ister. Gözü karadır. Dağları/maniaları delmeye yeltenmek akıllı işi mi? 
Ya unutmak? O da aşk gibi kalbin işi ve akıl karşısında özerk, dokunulmaz. 
Akla-mantığa kalsa çoktan şalteri indirir, hasreti dindirirdi. 
Hatta kalbi bir de güzel paylar, ''bana mı sordun aşık olurken!'' derdi.

Ancak aşkı cesaretle, gözü kara sırtlanıp yola düşenler, aklı dumura uğratıp, 
aklın şalterini indirenlerdir ki, belki de kavuşmak, sevgilinin eşiğine, yüzüne dokunmak onların hakkı! 
Aksiyse alevin feri cılızlaşıp, sönesiye dek bedbahtlık!