''Mutluluk anlarla sınırlı geçici bir sevinçtir,
Biz huzura talibiz!'' diye sevgili kalbim!
Huzurun membaı, kaynağı nedir peki? Pazarda satılmadığına göre..!
Ne çok felsefe, felsefeci, düşünür, bilgin bu konular etrafında fikir çilesi çekmiş, yazıp çizmişler.
İnsan çok istediği bir şeyi almayı başarınca mutlu olur. Diyelim bu bir otomobil/araba olsun! (Söz arabadan açılmışken, aldığı araba kapısının önüne park edilince gidip motor kapağının üstünü öpenleri de gördü bu gözler!) Bu mutluluk ziyası her an kaybolan bir fener, gaz lambası, güneş gibi... Zaman geçtikçe o mutluluğu içselleştirirsin, ruhun bu sevince alışır. Bazen anda, bazen günde, bazen de günlerin yeknesaklığında ''kanıksanmış'' olağan bir hal alır. Sonra yerine yenilerine, yeni mutluluklara talip olursun! İnsan egosu mutluluğun sunduğu hazlara doymaz, arsızdır. Bu kadarını Freud bile keşfedememiştir. Onda eksik olan, antik Yunan'ı muhteşem okuyup, analiz ettikten sonra artı ve eksileriyle dünyaya tenkitnameleriyle duyuran büyük bilgin Gazali'yi okumamış olmasıdır. Malum batılı enaniyeti/kibri..!
Felsefeci Albert Camus'un: Mutluluğun nedenini aramaya devam edersen, asla mutlu olamazsın!'' diye belki kendisinin bile niçin ortaya attığını bilmediği fikre mi saplanalım?
Ya da Mark Manson'un kitabının bir yerinde geçtiği gibi, Bukowski'den örneklediği kafaya takmamak için ''çabalamama prensibine'' mi sarılacak insanlar?
Yoksa altını çizdiği, amaca ulaşırken çıkan tersliklere mi aldırmayacağız..!
Tersliklere, aksiliklere, engellere aldırmayacağız, şayet yolumuzun doğru olduğundan emin isek!
Dünya tarihi, aslında insanın anlam arayışıdır ve Peygamberler bu anlam arayışının merkezinde, insanın buraya niçin gönderildiğini beyan etmek, ilan edip duyurmak (tebliğ) için var olageldiler. Onların ve birçok gafil Müslümanın arayıp da bulamadığı anlam arayışı, bizatihi Kur'an'ın içinde mevcuttur.
Mutluluk mu huzur mu?
Ben huzur derim. Huzur her şartta var olan muhteşem bir tevekküldür. Göklerde de uçsan, çamura da düşsen o huzur gönlünde varsa, kazançlı olan sensin kalbim...
Huzur nedir peki?
Üzerine düşen görev ve çabalarını aksatmadan yerine getiren, getirirken de gönlünden Yaratıcına muhabbet bağı ile bağlı insanların, Allah'a teslim olmuş, Allah'a yakınlaşmış, Allah'tan ümit ederek beklemiş o tarife sığmayan sürurlarıdır. Asıl sevinç, ziyası sönmeden hep ışık saçan kandil budur.
Huzurun membaı, kaynağı ilahi kaynaklıdır ve adına maneviyat denilmiştir. O kaynaktan susuzluklarını giderenler için bu dünyadaki şeylerin geçiciliğinden, ''hiç solmaz, pörsümez, hep yeniye'' uzanan harika bir yol vardır. O yol öyle bir yoldur ki, orada yürüyenlere gösterir ancak güzelliklerini, esrarını... Bize bahşedilen hayatın anlamı, sırları o yolda..!
Aşk bunların içinde nerede?
Elbette hayatta kafaya takılmayacak şeyler var ve çok, ama mutlaka takılacak, cevabı bulunması gereken şeyleri de ıskalamamak gerekir. En azından sonsuz hayata iman eden biri için... Bu da önceliklerimizi iyi bilmekten geçiyor...
Kalbim!
Hayattan beklentilerinin ne olup-olmadığını biliyoruz.
Aşk konusunda da anlaşabilirsek, inan daha iyi olacaksın!