Bazı kadınlar Nilüfer Çiçeği gibidir. Kendi yağıyla kavrulan insanlar gibi, yalnızlık onları asla korkutmaz, ayaklarının üzerinde durmakta zorlanmazlar... Hayatın kendilerini zorladığı şeyleri de kimselere belli etmeyi sevmezler... Şikâyetlenmeden, sessiz sevileri kalplerinde besleyip büyüterek geçip giderler, şu gidilmesi mukadder olan dünyadan...
Kendi iç dünyalarında, kendi gizlerinde, kendi seslerinde, kendi derinliklerinde; incitmekten korkan, naif ruhlu kadınlardır onlar...Talep etmeden, ''seviyorum'' diyemeden, severler... Sevildiklerinden emin olduklarında da bile, ''seni çok seviyorum'' diye sesleri çığlığa dönüşemeden kararında severler...
Sularda genelde tek olsalar da çevrelerini saran yapraklardan sanki bir korunma altındadırlar. Dünya bataklığında, dünyaya aldırış etmeden, kendi güzellikleri, asaletleri ile bulundukları ortamı güzelleştirmeye devam ederler.
Onlar güçlü kadınlardır, her türlü zorlukta dimdik ayakta durmasını bilirler.
Hayata karşı, her şeye rağmen güzel mesajını halleriyle, duruşlarıyla söylerler.
Bazı kadınlar Nilüfer çiçeği gibi, suyun akışına bırakır gibi yaşamın akışına bırakırlar kendilerini... Suyu bulandırmadan, suya varlıklarını belli etmeden duru, sakin bir adacık gibi bakanlara huzur verirler...
Bir kadından çok daha fazlasıdırlar...
Şefkatle sığınılan, anne göğsü gibi ruhu dinlendiren, dişiliği ile vazgeçilemeyen, hoş kokusu ile erkeğini sarhoş eden sultani bir kadındır onlar...
Eğer suyun sesini duyamıyorsanız, onları da göremezsiniz..!