Kendini gönüllü susturmuş,
Denizin karadan çekilmesi gibi,
Damarlarından yaşam çekilmiş senin..!
Adı konulmadığından, bir ütopyada,
Kelimeler kavramlar arası duraklarda,
Müteşairlikte saplanıp kalan,
Sayfalara kalem olup, akamayan,
Şu sahnede bir düzen tutturamayan,
İnişlerde susayan, çıkışlarda şahlanan,
"Çokça özlem, biraz sitem!"
Med-cezir girdaplarında hep gri kanayan!
Bilmediği çiçek isimlerine hayran,
Kokularda sarhoş,
Korkularla sarmaş dolaş!
Sabaha derviş, akşama berduş!
Bir ömür dengeyi arayan garip bir adamsın sen!
Yaşın başını aşmış giderken,
Yetişemeyecek kadar aciz ve beceriksiz!
Keyfini süremeyecek kadar da şapşalsın!
"Çokça özlem, biraz sitem!"
Sevip sevip yenilirken,
En güzel hayat kırıklığıdın sen!
Gri sende güzel!
Uzaklar ve uzaklardan sevmek sende güzel!
Bir Eylül gün batımı gibi,
Hüzün makamında bir veda!
"Çokça özlem, biraz sitem!"
Ey dünya!
Sana çaktığım imza belki de bu giderken..!
Ve ey müteşair!
Yakındır kalemini kırmam!