Gönlüm diyorum, çünkü gönlümü istila edenimsin.'' [Rüveyda'ya Mektuplar, sh: 22]
Ne güzel bir kördüğüm... Çaresiz ve imkansız da olsa çok güzel yaşattıkları...
Bir kaç gündür fırtınayla karışık ılık bir lodos var. Eski halim olsa, kesin Kent Parka yollanmıştım. Savrulan sarı yaprakların melodisini, iniltilerini dinlemeye...
Seni aramaya, seni beklemeye...Gelmeyeceğini bile bile...
Küstüm galiba çok sevdiğim Kent Parka da... Seni bana vermedi!
Artık sokaklar, caddeler ürkütüyor beni..! Anneme yoldaşlık ederek, zaruri alış verişler dışında kapandım. Çalışma masamı (az havalı olsun) yeniden dizayn ettikten sonra anneme lazım olmadığım zamanlarda inzivaya yeni süreler ekleyerek eksiltiyorum ömrümü...Ah şimdi acıttı bu cümle, acıdım sanki kendime, burnumun direği sızladı.
İnsan kendisine acımalı mı? Cevabı evet ise sınırları ve normali nasıl olmalı?
Seküler mi olacak bu acıyış, mistik rüzgarlardan mı alacak ilhamını..?
Meraklı sorular...
Her şeyi bilmek, bazı şeyleri çok merak etmek... Bazen insanın kendisine zulm derecesine varabilir mi? Al sana başka bir sorunsal(!)
''Fazla da üzülme hayat bitiyor
bir gün.
Ayrılıktan kaçılmıyor.
Hem çok zor hem çok kısa ömür. Ömür imtihanla geçiyor...''derken arkada çalan şarkıda Ayten Rasul...
Bu yazıyı yazdığım tarih 21 Kasım 2022 pazartesi...
Postadan gelen şiir kitabından, yansımalara bir dip not babında eklemeli:
"ve kalbi kırık aşktan
yorulmuş bir kadın fikrine inanmaktan" [Yılmaz Erdoğan]
Kalp ağrıma azıcık şifa olsun diye bu ikiz, akraba kelimelerimden siz sıkılırsanız bir gün okumazsınız...
Birazdan cuma olur. Bir saat kadar kısa günler. Çabucak akşam oluyor. Çabucak ölüyoruz batan güneşle geceye gömülmek için.
İyi ki çabucak..!
Yoksa dayanmak daha zor olurdu..