28 Ekim 2020 Çarşamba

Onun sallallahu aleyhi ve sellem gölgesi aşktı!



İman nasıl bir nur ve  büyük bir nimet/kurtuluş bunun bile idrakinden mahrumuz! 
Ve imansızlık nasıl bir zulmet/zillet ve mahrumiyet bundan da hem kendimiz hem de insanlık için Allah'a sığınırız. 

Düşünün biri var ki Peygamberimizden  kendisine bir söz nakledildiği zaman :''Bunu O (sav) dediyse el- hak doğrudur.'' diyor ve Sıddık ünvanı ile şerefleniyor, malum (Mirac hadisesinde Hz.Ebubekir (ra) Efendimizin şeksiz cevapları.)

Bir nasipsiz de var ki onca mucizeye rağmen iman etmemekte inat ediyor! 
Düşünün Güzeller Güzeli Efendimizin -sallallahu aleyhi ve sellem- gölgeleri gündüz güneşte, gece ay ışığında yere düşmüyor! Bunu hepsi her an görüyorlar, hepsi! 

Karşınızda o sıcakta, güneşin altında ''bir insan'' var ve gölgesi yok! Allahu Ekber demenin SubhanAllah demenin tam vakti! 

Ve O İnsanın mübarek gül kokusu latif bedenlerine sinekler de konup rahatsızlık vermiyorlar. Bir kişi görmemiş sinek konduğunu, bir kişi... Çünkü vaki değil. Bu da gölgesizliği, yüksek ahlakları ve eminliği gibi sürekli gördükleri mucizattan... Demek ki iman nimeti başka bir şey. Ve imansızlık külfeti başka bir mahrumiyet! 

Gölgesi toprağa düşmezdi. Düşmezdi ola ki biri kazara ya da kasten o gölgenin üzerine haşa basıp, hürmetsiz edip helak olmaya! 

Elinize fener alın ve yanan lambanın altına tutun gölgesi olur mu? Işığın kuvvetine göre yanan lambada ya görünür ya da kaybolur bu da ayrı bir bahis ve Kur'anda geçer.

Nurun gölgesi olmaz. Her şey O'nun -sallallahu aleyhi ve sellem- nurundan yaratıldı diye haber verilmemiş miydi, işte bu gölgesiz oluş onun ispatı değil de nedir? O kadar ortada ayan beyan.
  
Süleyman Çelebi hazretlerinin Mevlid-i şeriflerinde veciz ifadesi:
"Nur ayandır, nurun olmaz gölgesi." 

Ömrünce kimse Peygamberliğinden önce de ''bir kez bile'' haşa yalan söylediklerine şahit olmamış, bir kez... 
Düşünün bir insana düşmansınız ama korunmasını istediğiniz en kıymetli para ve mallarınız O İnsanda duruyor ve tüm düşmanlığınıza rağmen, haşa ''ihanet eder'' fikri aklınızdan geçip de ''seninle düşmanız ver emanetlerimi hemen!'' demiyorsunuz. Biliyorsunuz ki O kişi ''asla ihanet etmez'' asla. Ve etmiyor, hicret zamanı kendisinde olan emanetleri damadı Hz. Ali (ra) Efendimize, sahiplerine vermesi için bırakıp gidiyor...Yanında götürmüyor, bir şehri, onca işkencenin ardından terk etmek zorunda bırakıldığı  halde. Bu, Kur'anın beyanı ile  ''yüce ve üstün ahlak olarak yaratılış'' da ayrı ve sürekli şahit oldukları mucizelerinden değil mi? 
Bu kısa makalede iman nimeti ve zıddı imansızlık denkleminde Sevgilimiz, Önderimiz, Örneğimiz, Efendimiz, Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in bilinen mucizeleri  üzerinde kısa bir tefekkür yapalım istedim ve O'nun -sallallahu aleyhi ve sellem- gölgesinin aşk olduğunu, bu sebeple Allah Teala indinde ''Habib'' Sevgili olarak taltif edildiğini hatırlayarak  Mevlid Kandilimiz O'nun -sallallahu aleyhi ve sellem- aşkına açılan bir vesile olsun duasına amin diyelim.