29 Ekim 2020 Perşembe

Rüveyda'ya Mektuplar (58)



Kalbim!

Bazı şiirlerde, şarkılarda ''senden sonra'' diye bir cümle geçer! 
Hançerlenmek gibi bir şey! Ecel, ölüm gibi! 
Öyle bir iç acısı ki tarifi kelimelerin işi değil! 
Anlamak da her insin harcı değil..!
''Senden sonra!'' ağır bir cinayet, mecaz bile olsa Kalbim..!

Benim senden sonram yok ve olmayacak! Ya geçmişte ya da bu anda hep sendeyim Rüveyda! 
İki anda yaşarım seni hep; geçmişimde sana rastladığım bir eylül iklimi, miladım o zaman dilimi ve şu an yine seni yazdığım/yaşadığım anlar gibi hep tazecik. Öyle ya da böyle sendeyim anlayacağın...
İki zaman ve iki mevsimim gibi. İlk ve sonbahar... İlk sen ve giderken yine sen... 

''Senden sonra!'' diye bir şey olsaydı eğer, senden sonra güneş açmadı, yağmur yağmadı, insanlar gülmedi, çiçekler açmadı, çocuklar oynamadı, kuşlar cıvıldamadı, renkler soldu, kainat siyah beyaz, içinde bir ben gri... sesler de kısıldı... 
Orada da iki ses vardı sayha sayha... Ezanlar ve selalar... İki mevsim gibi, iki zaman gibi...  

Başkaca ne duydum, ne de gördüm... Ben ilmek ilmek seni ördüm... Sana tutundum; yoksa yaşamadığım, yalnızca nefeslendiğim şu misafirhane hepten çekilmezdi... Her özlediğimde seni, güzel kokulara sarıldım, sarhoş olasıya dek çektim ruhumun en ücra kıyılarına kadar seni... Bir yudum tesellim oldu güzel kokular, tekrar tekrar dinlenen melodiler ve ruhumun atıkları şiire benzeyenlerim...

''Senden sonra!'' diye bir şey olsaydı eğer, yeryüzünde göz yaşlarında bereket görüldüğünü herkes görürdü... Sen vardın bir de sen... Seni aşka boyayan, zaten her yarattığında o kadar şiddetli görünmekte ki, zuhurunun şiddetinden Onu görmekten gözler aciz. Bu gözlerle, bu dünyada zaten imkânsız!

Ah rüyalar..! İyi ki varlar! Sırlı, tarife gelmeyen, tadı ruhta kalıp, uyanınca hatırlanmayan rüyalar...Sükutu şart koşan, sırrı faş edenlere küsen rüyalar... 

Heba edilmiş vakitler içinde, zamansızlıktan yakınanların dünyasında "sana hep vaktim vardır benim!" Kalbim... Sanadır bütün zamanlar, seslenişler, hasretler...

Vakitlerin nakitten daha kıymetli olduğunu fark ettiren ömür basamaklarına varınca insan, 
kalbini de en kıymetli olana ayırmanın önemini kavrıyor sanki...
 
''Senden sonra!''
Birazcık dalsam, ya bir şarkıdan seslenirsin, ya bir şiirden tebessüm edersin... Bu iklimde ''Senden sonra!'' diye bir şey ne bilindi ne duyuldu yâr...

Bir Sümer şiirinde geçiyormuş:
"Seni bin kere öpmek lazım;
 Yedi bin yıl boyunca süren susuzluksun!" Bir haksızlık var bence. Ben senden yedi bin yıl ayrı kalıp sonra kavuşsam, bin değil on dört bin yıl öperdim... 

Seni her gün ruhundan öpen bir Murat