Fenasınız, fena!
İyi ki son zamanlarda şu mektuplar geldi! İnsanların düşünce (ve tabi zan) ufuklarının boyutlarının nerelere kadar varabildiğine tanıklık etmiş oldum!
Bendeniz alış-verişte bile ihtiyaçlarıma odaklanır, fazladan (dikkatimi çeken bir şey önüme düşmezse) dolanmadan alacaklarımı alıp çıkan biriyimdir.
Lüksü, pahalı şeyleri sevmem. Sade, basit ve pratik yaşamayı severim. Sofrada bile üç çeşit yemek istemem. 3.sü ancak salata gibi bir şey olmalı. Hele şu serpme kahvaltı denilen görgüsüz ve insan haklarına aykırı sofralardan neredeyse tiksinirim!
Mangal kokusu gelir arada komşu bahçelerinden, davulun sesi gibi... Önce mahallenin sokak hayvanları gelir aklıma...Ve sonra yine insan hakları! TRT Belgesel kanalından tanırsınız onları..!
Su savaşlarından, zorlu okul yollarına, bir aileye misafir olanına kadar... Yoklukla savaşanların üzerimizdeki hakları!
Konu bu değildi diyorsunuz! Laf lafı açtı, fena mı işte bu ara zatı şahaneme dair daha önce pek yazmadığım şeyleri de yazmış oluyorum.
Yani beni serpme kahvaltıya davet etmeyin diye bunca kelam:))
Simit çay neyimize yetmiyor...