25 Ocak 2020 Cumartesi
Bazeni bol bir yazı olsun istedim!
Kaderi büyük bir daireye benzetirim.
İçinde bir miktar irademizle özgürüz. Bahs-i diğer...
Bazılarımızın birbirlerinin kaderlerine, kader icabı uğraması gerekir. Sebepler her zaman pusudadır, aşk gibi...Bizi tutsak eden duygular...
Misafirliğe gidilen bir ev gibi, bazen kalır, bazen ev sahibini de alır döneriz.
Bazen de geldiğimiz gibi gideriz.
Bazen geldiğimize benzemeyen bir hüsranı, hüznü yüklenir, onun altında bir ömür ezileceğimizden habersiz gideriz!
Bazen, en uzak dairelerden birinde, tıpkı göle atılan taşın yaydığı halkaların en uzağındaki gibi merkezdeki daireye varmak için çırpınsak da, zaman bunun bize imkânsızlığını öğretir.
Bazen öğrendiğimizin cahili olarak yaşamayı tercih ederiz. Keşke öğrenmeseydim, deriz. Ama insan neyi bilmesi, neyi bilmemesi gerektiğini bilemez bazen'e benzeyen çok zaman...(İlle bazen diyeceğim ya!)
Bazen de, birbirimizin kaderlerinden gelip geçeriz.
Bazen bu geçişe itirazımız yoktur, bazen de isyana benzer bir hal ile, hallederiz kalan ömrümüzü.
(Kibarca yazdım, ''kalan ömrümüzün içine ederiz!'' diyecek halim yok ya, okurlar bu tarz bir ifade benden hiç okumadılar, ayıp olmasın gece gece!Ne de olsa az-çok kibar biri olarak bilinirim.Öksürsem duyamazsınız.
Gören de sarhoş sanacak, ama alkolden nefret ederim kendi payıma!
Ne diyordum, bazen'li bir yazı yazıyordum, al işte bir parantez açtım konu dağıldı.
Son cümleyi yazmıştım zaten, lafın fazlası kime söylenir, söylemeyeyim şimdi.
Yarına kadar kalsın bu yazı, sabaha erersem, yazıyı fazla kaçırmış, sarhoş bulursam silerim.
Zaten face kapatalı beri, blogda fazla görünmeye başladım.
Zavallı harflerin, kelimelerin nedir benden çektiği!
Hıncımı onlardan alıyorum.
Tamam tamam susuyorum.
Parantez içini bir tiyatro metni gibi, ünlü bir tiyatrocu sesinden dinlemek zevkli olurdu. Bak hâlâ yazıyor, sus be adam!)