Ey Şair!
Ne kadar duyurmaya çalışsam da sesimi bir o kadar içime kaçıyor... Ne kadar görüp geçseniz de bu yazdıklarımı yine de yazacağım durmadan… Ve tazeliği bitmeyen bir sevgi tomurcuğunu tutuyorum içimde, bitmesini istemediğim sesiniz yankılanıyor hala…
Mevsim kış ama ben daha sonbaharı ortasındayım... Yapraklar yeni dökülüyor, rüzgârlar hala sert esiyor… Mevsimlerim kavga ediyorlar... Ama siz dokundurduğunuzda elinizi mevsime sonbaharım ilkbahar oluyor. Çiçekler açıyor vadilerde, güneş en tepeden gösteriyor yüzünü… İlkbaharda şen kahkahalar duyuluyor… En sevdiğim ayda- Nisan’dayım- şimdi… Zaten bir Eylül bir Nisan ayrı bir güzellikte insanı etkiliyor… Çocuklar sokaklarda en güzel saflıkla ve masumlukla oyun oynuyorlar… Artık dünya çok farklı geliyor umut ediyorum bir şeylerden…
Bu kadar anlatmışken bir teşekkürü unutmamak lazım… Sizi tanıdığım için o kadar mutlu ve şanslı hissediyorum ki kendimi… Sizin gibi bir güzelliği sevmek… Aman Allah’ım şükür gibi bir şey… Dediğim gibi bu sevgi ikili sevgi gibi değil çok farklı… Çok içten ve saflıkla olan bir durum…
Tek isteğim iyi, mutlu, huzurlu olmanız… Bunu hissedemiyorum artık, bir şeyler ters gidiyor sanki. Lütfen durumunuzu bilmeme izin verin. En azından bir sesinizi duyayım da rahatlasın içim…
Bütün içten dileklerimle iyi olmanızı temenni ediyorum.
Sevgiler…''
[Gayet iyi ve sağlıklıyım çok şükür. Sesimi şiirlerde duyuyorsunuz.
Benim Rüveyda'yı ruh tuvalimde hayal edip çizdiğim gibi,
anlaşılan siz de beni çiziyorsunuz ruh tuvalinize.
Yoksa benim güzel gülüşlerim falan yok!
Edebiyatınız çok iyi, yazmaktan kopmayın bence.
Blog açın mesela. Teşekkür ediyorum. MM]