13 Eylül 2020 Pazar

İnsanı sev, say ama!


Herkes hayatın yeknesaklığı içinde kendi ekseninde günlük-gündelik işlerine, yaşayışına, alışkanlıklarına dönecekti.

Hayatımıza birileri/biri girer ve sınavımızda karşımıza çıkan bir soru gibi, almamız gerekenleri (dersleri) bizlere sunar ve zamanı gelince de gider/ler. Bazılarını severiz, bazılarını çok severiz. Bazıları ile de yıldızımız barışmaz!

''Tesadüfe tesadüf edilemeyeceği'' hakikatinin sırrına erenlerin gönlünde ilahi bir teslimiyet olduğu için, sevinçte de kederde de orta yolu tutarak, ''Sınavın Sahibine'' karşı edep dairesinin dışına çıkma endişesi, hassasiyeti taşırlar.

Nimetler, sağlık, maddi refah da böyledir, gelir ya hep kalır, ya da süresi dolunca gider. Bir geliş-gidiş ki, bir hayalden bir hayale sanki... Hiç yokmuş gibi! Kalıcı değiliz ne bu dünyada ne de birbirimizde, gönlümüzde koruduklarımız müstesna!

Kim baki ki şu gök kubbe çatısı altında?

İnsanı sev, say ama ebedi kalacakmışsın gibi bağlanma!
İnsan ile ülfet eyle, bir zamanın yollarında yol al ama, bil ki, yolun bir noktasında mutlaka ayrılış tabelası çıkacaktır karşına!
İster annen-baban, ister kardeşlerin- akraban, isterse arkadaşların-dostların, isterse de sevgilin-eşin olsun, akibet değişmeyecek!
Bu bilinci canlı tutarak yaşayanlar, ruhen olgunlaşarak; ayrılıklarda sarsılmazlar.
Hayat onları sarsmaz ve şaşırtmaz!
Yaratılışlarının gereği üzere yaşamaya devam ederler.